Ana içeriğe atla

Dilek Kapısı...


Bazen ufacık bir şey istersiniz de gerçekleşir ya. "Dilek kapısı açıkmış" denir öyle durumlarda. Hatta hemen sonrasında "keşke başka bir şey isteseymişim" dersiniz (Nankör insanoğlu). İşte benim bir kaç gün önce içimden geçirdiğim şey, bu sabah gökten zembille inercesine gerçekleşti. :)

Demiyorum valla "keşke başka bir şey dileseymişim" diye. Tam da buydu son zamanlarda istediğim :) Dilek kapım açıkmış. Hangi ara açık olduğunu bilmediğimizden sürekli dilemek gerekiyormuş. Dilemekten vazgeçmemek. Benim için ufak bir mucize gibi bir şeydi. Canım kardeşim, sabah sabah beni çok mutlu etti...Sonra dışarı baktım. Bulutların arasından güneş çıkar gibi oldu :) Hayat ne kadar çok gel-gitlerle dolu. Her an mutlu ve her an mutsuz olma ihtimalimiz var. Yapılacak şey çok basit. Mutlu anlarının kıymetini bil, mutsuz anlarının da geçeceğini...

Gerekli mi bilemedim notu: Akka Kalesi' nden çektiğim bu kapı fotoğrafı da cuk oturdu :)



Yorumlar

  1. Kesinlikle...
    "Mutlu anlarının kıymetini bil, mutsuz anlarının da geçeceğini..." hep görebileceğimiz bir yere asmalı :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu