Ana içeriğe atla

Ankara Spor Salonu'nda İlk Maç

Asosyal kimliğimden çıkmak üzere aldığım teşvikler sonucu bu haftaki Türk Telekom maçına gitmeye karar verdim. Hem güzelim Ankara Spor Salonu açılmışken, gidip görmemek ayıp olurdu.Bir arkadaşımı da ikna edince cumartesi maça gitmek üzere planımızı yaptık. Maç 17.00'de başlayacaktı. Mersin Büyükşehir Belediye ile oynuyorduk. Biz 15.30 gibi Ankara'nın Kızılay'da meşhur buluşma noktalarından olan DOST Kitapevi'nin önünde buluşmaya karar verdik (Diğerleri için bkz. Gima'nın önü, YKM'nin önü vs.:D). Zira biletlerimizi almamız için gerekli olan Biletix gişesi de DOST'taydı. Ben buluşma saatine bir kaç dk. kala geldim. Arkadaşım gelene kadar biletleri aldım, kitaplara baktım vs. Arkadaşımın geciktiği 20 dakika boyunca oyalandım (Bundan sonra ona verdiğim saatten 30 dk. sonra gideceğim :) ). Bazan bu gecikmelerin DOST tarafından yapıldığını düşünüyorum. Oyalanırken kitap almamak için kendimi zor tuttum. Eminim o kalabalığın % 60'ı birilerini bekliyordu :D

Arkadaşım sonunda geldi ve nasıl gitsek diye düşünmeye başladık. Metro ile gitsek 5 dk yürüyecektik. Kızılaydan 15 dakika da yürüyerek gitmeye karar verdik. Hava çok soğuk ve yağışlı değildi sonuçta. Koyulduk yola bir yandan malum kız dedikodularını yaparken bir yandan yürüdük. Yol nasıl bitti anlamamıştık ve salon göründü.


Salona ilk kez gideceğim için heyecanlanmıştım. İçerisi çok temiz, düzenli ve tenhaydı. Maça çok fazla ilgi yoktu ama salon büyük olduğu için yaklaşık 1000-1500 seyirci, kalabalık gibi görünmüyordu. Tam biz kapıdan geçerken Ankaragücü tayfasına denk geldik. Biz bekleyelim onlar önce geçsin diye düşünürken kalabalıktaki çocuklardan biri "Ablalara yol verin, ablalara yol verin" diye bizi gurubun önüne aldı. Rahatça geçtik. Arkadan başka bir çocuğun, bize yol veren çocuğa "başka sivil alma" dediğini duyduk. Sivil derken :D:D

Neyse girdik salonumuza, büyük bir cehalet sonucu oturacağımız yerleri bulmak için dolandık durduk. Oysa biraz sakin olsak adamlar koca koca yazmış ama işte kafa bir mantık oluşturmuşsa önce onu denemen gerek. :D Neyse sonunda oturduk yerlerimize. Yerimiz fena değildi ama bir dahaki sefere karşı taraftan alacağım. Çünkü hoca ve oyuncular o tarafta, onların konuşmalarını vs. de izlemek istiyordum. Isınma hareketleri boyunca biraz salonun fotoğraflarını çektim.



Bizim taraf ilk yarı Mersin B.Ş.B. potasıydı. Dolayısı ile bizimkilerin atışlarından çok, Mersin B.Ş.B'nin atışlarını rahatça izleyebildik. Ve tesadüf odur ki ilk yarı Telekom özellikle savunmada döküldüğü için çok güzel paslar ve atışlar izledik. Hele onlardaki "Grundy" denen adama hayran kaldık. Adam üç dört kere havada asılı kaldı sanırım :) İlk yarı Mersin B.Ş.B'nin 5 sayı farkı ile bitti.

Bu arada maça birlikte gittiğim arkadaşımın liseden basketbol lisansı varmış, dolayısı ile hem izledim hem öğrendim. Ben maçları izlemeyi seven biriyim ama kuralları tam olarak algılayamıyorum. Arkadaşım bana ayaküstü "Basketbola Giriş" dersi vererek, 20 dakika gecikmesini telafi etmiş oldu. Bu anlamda Telekom kötü oynasa, Mehmet Okur henüz tek hanelerde olsa bile, beklediğimden daha keyifli bir seyir oldu bu maç. Hem birazdan ikinci yarı başlayacaktı ve bizim önümüzde oynayacaklardı. Biliyorum coşacaklardı.

Devre arasında küçük şovlar yapıldı. Seyircilerden basket atmaları istendi. Bir teyze büyük bir cesaretle el kaldırdı. Önümüzden geçerken biz de destek alkışı yaptık. O sırada "oğlum çok istedi" dedi bize. İndi, atış yaptı, basketi attı ve topu kazandı. Küçük çocuğun kazandığı topun sevincinden çok duyduğu gurur okunuyordu gözlerinden. Helal olsun teyzeye (bu arada teyze dediğime bakmayın, 40 larına varmamış bir kadındı. Kendimi küçük göstermek için ne yapacağımı şaşırdım artık... :D ).

Derken takım çıktı ve ikinci yarı için ısınmaya başladı. Hadi koçlarım :)


Ve tabiki beklediğimiz oldu. Türk Telekom'un içine ikinci yarı "Türk Telekom" kaçmıştı. Güzel sayılar izledik. Mehmet Okur çift haneli sayılara çıktı. Kambala ve Washington çoştu. Ama ben Tekekom'da en çok Jasaitis'i beğendim. Bir ara 12 sayı öne bile geçtik. Ama Mersin B.Ş.B bırakmadı bir ara tekrar 4 sayı farka kadar indirdiler. Sonuçta 88-82 kazandık. Biz salondan çıkarken önümüzdeki hafta kiminleyiz acaba diyerek planları yapmaya başladık. Bundan sonra elimizden geldiğince gideceğiz maçlara. :)





Yorumlar

  1. Süpersiniz, eylemlerinizin artarak devam etmesini diliyorum :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu