Ana içeriğe atla

Goodbye, Things



İngilizce pratik olsun diye başladığım bir güzel kitap daha. Fumio Sasaki, darmadağın, başarısız bir yaşama sahipken,  minimalist oluyor ve bu durumun hayatı üzerindeki inanılmaz etkilerini anlatıyor.  Minimalist yaşam her ne kadar güzel olsa da bu denli minimalist olacağımı sanmıyorum. Özellikle duvarlarımda çok şey isterim ben. Renksiz, eşyasız, detaysız evler bana biraz ruhsuz gibi geliyor. Benim kalabalıklığımın insanların benim hakkında ne düşündüğü (kitap buna çok vurgu yapıyor, satın aldığınız ya da sahiplendiğiniz her şey toplumdaki yeriniz için diyor...Belki haklılar) ya da tüketim merakı ile alakası yok. Duvarımda, bakınca hoşuma giden şeyleri görmek mutlu ediyor beni. Bu amcalar ise neredeyse bir sırt çantasına sığacak eşya ile yaşıyorlar. 




Avantajları yok değil. Bir kere gezegen dostu bir akım. Ayrıca uzaylılar istila ederse bizden daha avantajlılar, göçebe gibi yaşıyorlar... Ama  ne bileyim biraz şu bilim-kurgu filmlerindeki distopik toplumlar gibi geliyor bana. Renksiz, tatsız, tuzsuz... (Bkz.  Equilibrium /2002)

Tabii çok faydalı şeyler de öğrendim. Örneğin minimalizm sadece maddede olan bir şey değil. Her gün sosyal medyada gerekli gereksiz her haberi beynime yazmıyorum artık. Ve evet kitabı okuduğum süre boyunca evden bir sürü şey attığım doğrudur :))






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu