Ana içeriğe atla

Bahara Selam...


İki aydan fazla olmuş yazmayalı. Bu süreçte sert bir kış, yoğun iş temposu, covid süreci ve uzaklardan yüreğimize düşen üzücü haberler aldığımız zor bir dönemden geçtik. Herşey üst üste geldi her zamanki gibi. Yazmak da gelmedi içimden.  Aisopos'un iyiliğin tek tek, kötülüğün ise hep beraber gelmesi ile ilgili bir masalı var. "İyi ve Kötü Seyler" diye. Tam da bu süreçte okuyup buruk bir şekilde gülümsedim. Tarkan bile "Geççek" diyordu hepimize. Çünkü biliyorum ki böyle süreçleri her an herkes yaşıyor. Hayat dediğimiz şeyin yarısı böyle süreçlerden oluşuyor. 



Sonunda bahar bize yüzünü gösterdi de iyi hissedebileceğimiz anlar yaşadık. Güneş ve çiçekler bizi biraz kendimize getirdi. Marteniçkaları taktık hatta ağaca bile astık. Böylesi ufak ama güzel şeyleri biriktirip mücadeleye devam edeceğiz hayatın üzücü zamanları ile. Zira bu mücadele de hayatın bir parçası...





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu