Ana içeriğe atla

Kar...Toplantı...Basketbol

Cumartesi sabahı karlı bir güne uyandık. Daha doğrusu benim evimin olduğu yerlerde kar vardı ama sonradan öğrendik ki, şehir merkezinde karın "k" si yok. Tüm kış böyle geçiyor aslında. Evden lahana gibi kat kat giyinmiş bir şekilde çıkıp, şehir merkezine yaklaştıkça yavaş yavaş normale dönüyorum. :)

Bu Cumartesi benim için aksiyonu bol bir Cumartesi oldu. Çünkü asıl planım Hacettepe - Beşiktaş Milangaz Maçına gitmek iken, erken saatlere sıkıştırılmış bir yıl sonu toplantısı ile uğraşmamız da gerekiyordu. Toplantıyı başka bir güne almaya çalıştım ama olmadı. Maç 14.00'de , toplantı 10.30'daydı. Üstelik toplantı yaptığımız yer şehire nispeten uzaktı. Benim maça yetişme ümitlerim yavaş yavaş tükeniyordu. Dahası da var, toplantı sadece konuşmaktan ibaret olmayıp, bir de çalışma atmam gerekince (genetik işler bunlar..başımıza işler bunlaaarrr ) her şey daha da olumsuz olmaya başladı. çünkü çalışma sonucu kötü çıkarsa, tekrar yapmam gerekebilirdi. Dolayısı ile heyecanla çalışma sonucunu bekledik. 13.05 te sonuç çıktı. OLUMLU.

Ordan sonrasını Ankara Spor Salonu'na kadar hatırlamıyorum :) Sağolsun eğer toplantıyı yaptığımız hocamız beni bırakmayı teklif etmeseydi kesinlikle de yetişemeyecektim. Neyse ki 13.45 gibi ben Ankara Spor Salonu'ndaydım.

HEYECANLI MAÇ

Arkadaşım biletleri almış girişte beni bekliyordu. Biletix, Hacettepe biletlerini satmadığından (bu bir teessüf cümlesidir) gişeden almak durumunda kalmış, ya çok yukarılar, ya da pota arkası seçeneklerinden pota arkasını seçmiş. Salon nispeten boş sayılırdı.



Pota arkasında "Hacettepe Kartalları" ' nın tam ortasındaki yerimize oturmamız ile kalkmamız bir oldu. Çoşkulu kalabalığın hızına yetişemedik. Arkadan gençten bir çocuk "siz isterseniz yan tarafa geçin" dedi (yaşlandığını hissettiğin anlar :)) ) En doğrusu da buydu zaten. Çünkü onların çoşkusu ile maçı izleyemiyorduk. Çok iyi bir taraftar performansı gösterdiler maç boyunca. Biz biraz pota arkasından çapraza kaydık. Ben tüm bunları yaşarken, bizim kartallar ısınıyordu.


Maç başladı. İlk iki periyod dengeliydi. Fark 4-5 sayıyı geçmedi İkinci periyodun sonunda yakaladığımız 2 dakikalık hava ile geriden gelip ilk yarıyı 40-45 önde bitirdik. Ancak özellikle savunmada döküldük diyebilirim. Bir de yeni transferimiz Bonsu inanılmaz tutuktu. Çok fazla top kaybı yaptı. Yanlış ve yavaş paslar çıkardı. Tabiki takımla daha ilk maçları, eminim bir alışma süreci olacaktır ama bence onun bu tutuk haline, savunma zayıflığımız da eklenince aslında farka gidebileceğimiz maçı dengede tuttu. Devre arası Hacettepe Dans Topluluğu' nun danslarını izledik. Her ne kadar bize rakip muamalesi yapıp, hiç dönmeyip, kendi taraftarlarına dans etseler de, izlemek eğlenceli idi.

Maçın ikinci yarısı bizim için bir kabustu. Bir ara Hacettepe farkı 9 a çıkarmıştı. Sonuçta 81-80 yenildik. Son iki dakikası filmlerdeki gibi heyecanlı geçen bir maç oldu.O anlamda eğlendim ama Beşiktaş'ım Ankara'ya iki kere geliyor. İlkini kaçırdım. İkincisinde yenildik... :/

Ön yargılı olmak istemiyorum ama ben bunun sebebinin savunma hatası ve Bonsu olduğunu düşünüyorum. Gerçi maç istatistiklerine bakınca adam 17 sayı, 8 asistle oynamış ama istatistik hakkında söylenenleri bilirsiniz. Söylediği değil, söylemediği önemlidir. Maçı canlı izleyen herkes o gün Bonsu hakkında çok da iyi olmayan duygularla ayrıldı salondan. Yine söylüyorum adam iyidir, alışma sürecidir, ama keşke Ergin hocam bu kadar ısrarla oynatmasaydı. Bizde Can Akın, David Hawkins  ellerinden geleni yaptılar. Kemp'in olmayışı da etkiledi tabiki. Bu savunmayı çözmemiz lazım.

Benim için koşturmacalı başlayan, heyecanlı gelişen, biraz buruk da olsa güzel bir spor karşılaşması izlemenin zevki ile biten bir gün oldu. Günün en güzel yanı  hiç susmayan "Hacettepe Kartalları" ' idi :) 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu