Ana içeriğe atla

Ne Olursan Ol, Yine Gel..


Dedi, biz de gittik...

Annemin uzun zamandır bir dileği vardı. Mevlana'yı ziyaret etmek. Artık Ankara-Konya arası hızlı tren de olduğu için çok kolaydı bu ziyaret ama bir türlü fırsat bulamamıştık. Sonunda geçtiğimiz hafta içi "tamam artık bu Cumartesi gidiyoruz" dedik, planımızı yaptık, biletlerimizi aldık ve düştük yollara.

Bu ziyaret bahanesi ile hızlı trene de ilk kez binmiş oldum. Keşke ülkenin her şehrinden her şehrine böyle bir ulaşım olsa dedim içimden. Kolay, hızlı, ucuz. Çocukluğumda Erzurum' dayken evimiz istasyona yakındı. Raylarda geçmiştir çocukluğum. O raylar, tahtalar ve çakıl taşlarına pek bir aşinaydım. Kompartımanlar ve karşılıklı koltuklar çocukken çok havalı gelirdi bana. Tabii ki bu kez farklıydı ama yine de karşılıklı oturup muhabbet ederek yolculuk yapmak oldukça eğlenceli idi. 


Konya' ya iner inmez ilk durak Mevlana Müzesi oldu. Zaten gar çıkışı sizi direk Mevlana'ya götürecek otobüsler var. Eee çoğunluk bu ziyaret amacı ile geldiğinden siz birine bir şey sormak üzere yaklaşıp "Afedersiniz..." bile diyemeden insanlar nereye nasıl gideceğinizi tarif ediyor. Önce Mevlana, sonra Şems-i Tebrizi en sonunda da soluklanıp bir şeyler içmek için Alaeddin Tepesi' ni gezdik. Ben hazır elime fotoğraf makinası geçmişken bol bol bol bol fotoğraf çektim.



Sadece Mevlana' nın türbesi olan kısım içinde çekim yapmak yasaktı. Ben saf ayağına yatıp bir iki kare çekmeyi başardım. Utanmasam "Do you speak English?" diyecektim. Zira kıyafetinden dolayı arap olduğunu düşündüğüm çocuğun biri iPad' i ile çatır çatır çekti valla bir sürü fotoğraf (ispiyon kötü bir şeydir, biliyorum). Ama beni kontrol etmesi için peşime birini taktılar :) Ben de mecburen makinayı kapattım. Ramazan nedeni ile çok kalabalık değildi. Göze battım sanırım. Yine de, arap, japon ve meksikalı olduğunu tahmin ettiğim gruplar vardı. 



Dışarıda ve balmumu heykellerin bulunduğu küçük odalarda çekim yapmak serbestti. 
Ben de içerinin acısını buralardan çıkardım. 



 Fatma Hatun Türbesi

Özlem' in pencerelerle imtihanı vol.1 

 Özlem' in pencerelerle imtihanı vol.2

Balmumu heykelleri küçük odalara canlılık kazandırmış. 

 O zamanlar mutfak olarak kullanılan kısım ve o dönemden kalma araç gereçler. 

 Semazensiz olur mu?


 Ne olursan ol...oku

 Kocaman bir tespih. Mevlana' nın tesbihi imiş. 
Her boncuğun üzerinde resim ve yazılar varmış ancak zamanla hepsi silinmiş. 
Gözünüzde canlandırmanız için söyleyeyim her boncuk neredeyse küçük bir ceviz kadar.

 Özlem' in pencerelerle imtihanı vol.3


Mevlana' dan sonra Şems-i Tebrizi' ni ziyaret ettik. O türbe Mevlana' ya göre çok çok sade. Sadece bir cami ve türbeden ibaret. Mevlana' ya çok yakın aslında. Yürüme mesafesi ile 10 dk. 

Şems-i Tebrizi Türbesi. 

Şems' den sonra bir şeyler atıştırmak için ismi duyulduk mekanlardan birisine gitmek istedik. Ancak ramazan nedeniyle Hacı Şükrü ve Cemo kapalıydı. Biz de Havzan' dan yiyebildik yemeğimizi. Sonra da tramvay ile Alaeddin Tepesi' ne gittik. 

Alaeddin tepesi Konya' daki tek tepe imiş. Detaylı bilgisi burada. Eski bir yerleşim yeri ve tarihi bir camisi var. Şimdiki durumu şehrin neredeyse ortasında, caminin etrafında büyük bir park ve çay bahçeleri ile dolu bir yer. Sıcak bir günde parka girmemizle ailece çimlere kendimizi atmamız bir oldu. Ve bir kere daha anladık böylesi parkların bir şehir için ne kadar önemli olduğunu ( tabii ki de #direngezi.  :)) Zaten tren yolculuğum sırasında dergilerin bulmaca kısımlarına #direngezi yazarak pasif direnişimi sürdürdüm ). Artık gezimizin sonuna gelmiştik. Parkta çayımızı içerek tren saatini beklemeye başladık. 


Parkta farklı bitkilerin bulunduğu bir çiçeklendirme çalışması yapılmış. 
Etrafta güzel çiçekler, elde de makina olunca her zamanki ritüelimi gerçekleştirdim tabii ki :)  



Alaaddin Tepesindeki Camiden bir kare. 
Tümden almak da vardı ama bu kare çok hoşuma gitti. 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu