Ana içeriğe atla

Kukla


Bir Ahmet Ümit kitabımızı daha bitirdik :) Kukla'yı okurken başlarda biraz zorlandım diyebilirim. Çok fazla iç konuşma vardı. Tabii ki bu karakteri anlamak adına çok faydalı bir şey ancak Ahmet Ümit'in o usta kurgu oyunları için sabırsızlanan ben bu kısımları biran önce bitsin mantığı ile okudum (ne kadar yanlış bir şey oysa.. ). O nedenledir ki kitabın ilk 200 sayfasını üç haftada, son 300 sayfasını bir haftada bitirdim :)

Bu kez Ahmet Ümit, politik konuları, 80'li yıllara kurban edilmiş hem sağ hem sol gençleri anlatmış. Yaşadıklarının psikolojilerine olumsuz etkileri, birden fazla cinayetin bulunduğu bu romanda yine usta bir kurgu ile önümüze serilmiş. Tabii devletin çeşitli kurumlarındaki çeteler, mafya, medya oyunları da kitabın tuzu biberi olmuş adeta.


Artık iş hevesini kaybetmiş, boşanmış, hafif çapta alkolik bir gazeteci olan Adnan Sözmen' in hayatı 20 yıl görmediği üvey kardeşinin bir anda karşısında belirmesi ile değişiyor. Doğan, 1980' lerde karanlık işlere bulaşmış, yurtdışına çıkmış, sonra yaptıklarını itiraf etme bahanesi ile gazeteci üvey kardeşinin hayatına girmiştir. Adnan'ın istemeye istemeye içine çekildiği bu olaylar zinciri daha fazla ölümü, tehlikeyi ve acıyı beraberinde getirir. Artık Adnan'ın olayı çözmekten başka şansı kalmamıştır. Veee tabii ki olaylar olaylar...

Bu arada Ahmet Ümit, sadece karakter analizi ve aksiyonla kalmıyor, Tufan Abi aracılığıyla felsefeye de dokunuyor. Her yönden doyurucu bir kitap sizin anlayacağınız. En çok de beni ters köşeye yatırmasını seviyorum. Kitabın ortalarına doğru tamam asıl suçlu bu diyorum, sonra böyle net cümleler kurabileceğim iki üç karakter daha giriyor... :) Hafif çapta gıcık bile oluyorum. İlla kitabı bitirmen lazım yani.... Özetle Ahmet Ümit severlerin hayal kırıklığı yaşamayacağı bir başka kitabı efendim. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu