Ana içeriğe atla

Macbeth...


O ne güzel bir oyundur, o ne güzel bir İpek Çeken performansıdır öyleeeee....

Pekala çok sağlıklı bir giriş cümlesi olmadı farkındayım ama üzerinden günler geçmesine rağmen hala etkisindeyim. Nefis bir oyundu, nefis nefis... Geçen çarşamba gittik oyuna ama anca yazabiliyorum. Fazla da bir şey yazamıyorum aslında kesinlikle gidilmesi, izlenmesi gerekiyor. 

Ayrıca içinde öyle güzel cümleler geçiyor ki (Eeee haliyle...), kitabını da alacağım en kısa sürede (Macbeth okumayan nesle aşina değiliz). 




Oyuna gelince, makyaj, kostümler, kullanılan efektler, ışık, müzikler... Her şeyi ile nefis bir oyundu. Bu sezon çok oyuna gidemedik, ya aksilik oldu, ya da oyunları beğenmedik ama Macbeth sanırım bu açığı fazlası ile kapattı. Doyduk resmen tiyatroya. 

Performanslarda İpek Çeken, Leydi Macbeth rolünde nefisti. Ama öyle böyle değil, harikaydı. Sinan Pekinton da Macbeth performansı ile İpek Çeken'e çok iyi eşlik etti. Özellikle ruh halindeki dalgalanmaları nefis yansıttı. Macduff ' u canlandıran Tolga Tekin' de ağlama sahnesi ile çok etkiledi. Zaten oyunun sonuna doğru ufak da bir kaza geçirdi. Oyuna nasıl kaptırdılarsa artık :)) Oyun sonunda elinde sargı ile selamlamaya geldi.  Ayrıca dört gözle beklediğimiz cadıların performansı nefisti. Makyajları, kostümleri, harikaydı (Yazı içinde kaç kez nefis, kaç kez harika yazdım acaba...). :D


Özetle tiyatro severler, gidin, görün, yaşayın.

"korkudan yediğim lokma boğazımdan gitmeyecekse,
her gece korkunç rüyalar saracaksa uykularımı
varsın her şey çığrından çıksın,
bu dünya da yıkılsın öteki dünya da,
insana rahat nefes aldırmayan kuruntularla
beynini bir işkence masasına çevirmektense
ölüp rahat etmek daha iyi,
rahat için öldürdüklerimizle."


Tüm detaylı bilgiler ve daha fazla fotoğraf için buradan buyrun. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu