Ana içeriğe atla

Şeytanı Uyandırma!!!

Vee son John Verdon kitabım da bitti. Aslında uzun zaman önce bitmişti ama yazmak bugüneymiş :))


Sanırım sadece Peter Pan Ölmeli kaldı, okumadığım John Verdon kitabı olarak. Onu da en kısa sürede okuyacağıma eminim çünkü kayboluyorum böylesi kitapların içinde. Polisiyeleri seviyorum... Söylemiş miydim :)) 

Bir kere daha hatırlamak gerekirse ben bu adamın hem kurgu tarzını hem de detayları anlatmasını çok seviyorum. Karakterler daha kolay canlanıyor gözünüzde, mekanlar hatta nesneler. Sonrası bir filmin içine girmişsiniz gibi ilerliyor. Dedektifçilik oynuyor, her ayrıntıyı kafanıza yazmaya çalışıyorsunuz. Her karakter potansiyel şüpheliniz oluyor, sonra şüpheli sayısını yavaş yavaş azaltıyorsunuz. İşin güzel tarafı da tam "buldummm" derken yanıldığınızı anlıyorsunuz. Üstelik sadece katilde değil, olayda da yanılıyorsunuz. Çünkü aslında John Verdon kitaplarında asla olay göründüğü gibi olmuyor. 

Bu kez kahramanımız Dave Gurney, hem bir önceki macerasının yaralarını sarıyor, hem de peşine takılan genç ve idealist bir öğrenciye ödevi için yardım etmeye çalışıyor. Ama her zaman olduğu gibi bu kez de basit bir ödev gibi başlayan macera bir çok cinayete ışık tutuyor... 

Bu kitapta sevdiğim bir kısım;

"Hoş bir sabahtı. Tıpkı taptaze, huzur dolu, düzenli bir gün olacağı düşüncesini yayan diğer sabahlar gibi. Her sabah, uykudan önceki günün artık geçip gittiği, önünde taptaze bir başlangıcın uzandığı, tatsız hiçbir şeyin olmayacağı düşüncesiyle uyanırdık. Geçmişin sıkıntılarını geride bıraktığımız yanılgısıyla. İnsanlar günlük yaşamak üzere dizayn edilmiş yaratıklardı. Dünle bugün arasına bariz bir çizgi çekiyorlardı. Fasılasız bir bilinç, insanoğlunun belki de paramparça olmasına yol açabilirdi..."


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu