Denver
Ekim gibi bir Amerika yolculuğum oldu. Hem de öyle böyle bir yolculuk değil. Patron pasaportu kaybettiği için gelemedi. Arkadaşımın bavulu ve kongre malzemelerinin olduğu bavul gelmedi. Paramız sınırlı kaldı derken öyle dımdızlak geldik Denver' a.
Dakika bir gol bir bizi havaalanından otele getiren taksi şoförü neredeyse bahşişi elimizden kapıyordu. Üstüne kabine aldığımız için kaybetmemeyi başardığımız bilimsel posterimizi otelde kısa bir süreliğine kaybettik. Bir de sevgili patronumuz öyle bir plan yapmıştı ki, özel araç kiralayıp Denver' dan Omaha' ya araçla gidip orada bir Airbnb'de kalacaktık. O gelemeyince kimse o yolu araçla almaya cesaret edemediği için bu plan da suya düştü ve bir yandan 12 saatlik yolculuğun yorgunluğu ve olan aksiliklerin gerilimi ile savaşırken bir yandan da Omaha' ya uçak bileti bakmaya başladık. Hani böyle sinirden veya çaresizlikten gülmeye başladığın anlar olur ya öyleydik işte. Omaha' ya nasıl ulaşırız, hadi ulaştık ve kongre merkezine gidebildik, insanlara ne sunup ne gösteririz, ne giyip ne yeriz vs. vs. Kafamızda deli sorular...
Ama ne yaptık ? Yılmadık tabii.. Hemen ertesi gün Denver Sanat Müzesi'ne giderek resmi Amerika gezimize başladık. Ki bu başka bir postun konusu olacak. Biz maceramıza geri dönelim. Neyse ki patronun oğlunun da ABD vizesi vardı ve gece uçağa atlayıp yanımıza geldi, gelirken de hem arkadaşımın bavulunu hem de kongre malzemelerini bulmuştu. Üstüne bir de araba kiralayarak Omaha yolculuğumuzu da planlamıştı. Yani resmen "5. günün şafağında gelen Gandalf" gibi günü hatta o haftayı kurtarmıştı.
Bununla stresimizi atınca tam anlamıyla gezinin tadını çıkarmaya başladık. Denver büyük ve güzel bir şehirdi ancak tam olarak sadece iki gün kalabildiğimiz için sınırlı gezebildik. Bunları ayrı postta yazarım. Genel Denver izlenimim ise fazlasıyla evsiz olduğu yönünde. Hele kilise çevrelerinde gerçekten kendinizi güvensiz hissediyorsunuz çünkü uyuşturucuyu açık açık kullanıp tuhaf tuhaf dolaşan evsizler var. Bir de fazla ıssız geldi bize, belki biz çok merkezi yerlerinde gezmedik ya da hava biraz soğuktu ama yine de sokaklar ıssız geldi bize. Kızılay'dan çıkma bünyemiz orada Vanilla Sky' daki Tom Cruise gibi oldu :)
Otelimiz Hampton Inn' di ve biz memnun kaldık. Bir önceki San Diego yolculuğumuzda Best Western' de 7/24 bedava nefis kahvenin dibine vurduğumuz için ister istemez bir beklentimiz oluşmuştu ama kahvesi çok iyi değildi. Yataklar ve oda gayet güzeldi. Kahvaltı ise tipik Amerikan pratikliğinde ama yeterli idi. Otel, Colorado Springs' deki doğa yürüyüşleri için gelen insanlarla doluydu. Bizim bu yürüyüşe vaktimiz olmadı tabii. Ancak Halloween zamanı Amerika' da olmanın güzelliklerini yaşadık tabii.
Diğer ABD maceralarım için birkaç post daha gelecek. Şimdilik hikayenin kalanını fotoğraflar anlatsın.
Yorumlar
Yorum Gönder