Ana içeriğe atla

Hatırına Sustum...



Nazan'ımın bir önceki albümü. Açıkça itiraf etmeliyim ki, önceki iki albümünü çok fazla dinlemedim bile çünkü bana eski Nazan Öncel albümlerinin tatlarını vermiyordu. Daha popüler ve güzel çalışmalardı ama bir "sokak kızı" olamamıştı hiçbir şarkısı...Albümün çıktığını bile arkadaşımdan öğrenmiştim. Takip etmeyi bırakmıştım yani. Ama bu albüm beni tekrar O'na yöneltti. O ki, şarkılarında hep farklı ritimler yakalayarak bizi coşturdu,O ki kimsenin kullanmayı akıl edemediği kelimelerle hislerimizi ifade etti,O ki "bu şarkıda da mı Nazan imzası varmış?" dedirtecek kadar çeşitlilik sahibi insan.

Benim için bu albümle geri geldi. Bende bu güzel albüm hatırına yazdım.İlk şarkı yani "Öp barışalım" başlar başlamaz anlamıştım bu albümün güzel olduğunu, sonra son şarkıya nasıl geldiğini anlamadım. Çok uzun zamandır bir albümü bu kadar sık tekrar tekrar dinlememiştim. Her şarkıda kendinize ait birşeyler bulabilirsiniz, " Seni bugün görmem lazım ", "Canım Benim Nasılsın", veee tabiki "Hatırına Sustum". İlk dört şarkı vurmuştu bile, devamının bende bırakacağı etkiden korkmaya başlamıştım ama vurgun devam etti ve bende katlandım. "Nereye Gitti Bu Adam", "Ankaralı Sevgilim", "Bu da Hayat Mı" ......... böyle gitti albüm. Sonra tekrar ilk şarkı başladığında yorulmuştum. Bu kadar kaliteyi kaldırmadı kulaklarım :)

"Canım Benim Nasılsın" isimli şarkıyı Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi isimli kitabından esinlenerek yazmış. Ben de o nesneler ne diyordum..."Çiçekçi Geldi" nin finali ise tek kelime ile mükemmel.Sözler güzel, müzik güzel, ses var, duygu var, bunlar belki birçok albümde yanyana gelir ama Nazan Öncel farkıyla....zor gelir. Çok sevdim bu albümü çok. Dinledikçe sevdim, sevdikçe dinledim


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu