Ana içeriğe atla

Atalet


Çok uzun zaman önce, Üstün Dökmen' in bir kitabı sayesinde öğrenmiştim bu kavramı. Kavramdan öte bu psikolojik durumu. Atalet...Bir çeşit eylemsizlik hali. Doğruyu görüyor, yapılması gerektiğini kabul ediyor ama yapamıyorsanız işte yaşadığınız durum bu. Uzun zamandır her konuda olmasa da bazı konularda üzerimde ciddi bir atalet durumu var. Kitabı okurken de vardı. Hala da var.

Yapmam gereken bir iki şey var biliyorum, ama sabah yataktan çıkmak kadar zor geliyor bana. Sadece o an için üşeniyor, sonra da vazgeçiyorum. "Bahanelerimin" arkasına saklanıyorum. Sizde de olur mu? bazan bahanelerinizin ne kadar saçma olduğunu bilmeniz bile, o durumu bahane olarak kullanmanıza engel olamıyor :) Çok garip yaratıklarız vesselam. Kendimizi kandırmayı başarıyoruz. Aynı beyne "yap", "nedenin gerçek olmadığını bil", "ama buna inan" ya da "ama bunu oyna" diyebiliyoruz. Çok ilginç değil mi ? Şimdi benim de yapmak istediklerime sıraladığım bahaneler var. "Sebep" olamamış bahaneler.

Bitkiler kadar olamıyoruz. Şu ağacın resmini şubat gibi çekmiştim. Eminim çiçeklenmeye başlamıştır. Kendine ürettiği bahaneleri yoktur nasılsa. Engel olmaz kendisine, tembellik lüksü de yok. Güneşi, ısıyı aldığı zaman tamamen değişiyor.

Benim baharım ne zaman gelecek acaba. Birinin bana, zamanı geri döndüremeyeceğimizi ciddi ciddi anlatması gerek. Tahtanın başına geçip bilimsel ıspatını da yapabilir. Bu kadar bilim-kurgu izlersem olacağı bu. Nedenini bilmediğim bir şekilde bekliyorum, erteliyorum. Neyi beklediğime dair hiç bir fikrim yok. Bir "mucize" belki. Birinin bana mucizelerin sadece filmlerde olduğunu da anlatması gerek. Yoksa ben daha çooook beklerim. Ataletimle karşılıklı pişti oynar dururuz. Zaten önümde iki seçenek var, ya katil olmaya karar verip, tüm bahanelerimi kurşuna dizeceğim ya da ilahi atalet sen adamı öldürürsün :)



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu