Ana içeriğe atla

Anladım ki...



Dün sabahımız bir toplantının gerginliği ile başladı. Öğleden sonra toplantımız vardı ve biz bir gün önce öğrenmiştik. İşin komik tarafı dün bile yani toplantı günü bile katılıp katılmayacağımız belli değildi. Toplantı saatinden bir kaç saat önce toplantıya katılacağımız bilgisi geldi. Hani vardır ya "bodoslama dalmak". İşte biz de o toplantıya o modda gittik.

Dürüst olmam gerekirse eğlenceliydi. Hani hazırlıklı olmanın gerginliği olur ya, bizde onun zerresi yoktu. Çünkü hiç hazırlıklı değildik. Lay lay lom bir toplantı oldu. Fena da olmadı yani. Oradan minik ve güzel hediyelerle döndük. Arada bir bu laboratuar ortamından çıkmak gerekiyormuş, dün ben bunu anladım.


Bir de Starbucks' ın etiopya aromalı kahvesinin cidden sert olduğunu ve ruh sağlığı açısından günün bu saatlerinde Retro Türk dinlenmemesi gerektiğini...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu