Ana içeriğe atla

Klon...




Benim meşhur bir lafım vardır; "Kötü kitap yoktur, uygun psikoloji vardır" diye. Geçtiğimiz süreç içerisinde canım öyle ağır ve edebi kitaplar okumak istemiyordu. Sadece bilim-kurgu, gerilim, polisiye gibi şeyler okumak istiyordum. Tam bu anda abimin rafında duran bu kitabı gördüm. Klon... Tam da aradığım kitapmış.

Oldukça ilginç bir konusu var Klon' un; Yakın gelecekte, klonlama tekniği ile bebek yapılan bir dönemdeyiz. Aileler, ölmüş bireylerin DNA' sını bağışlıyor. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftler de böyle merkezlere giderek çocuk sahibi oluyorlar. Maceramızın kahramanı Klonlama Uzmanı Dr. Davis Moore.  Moore' un 17 yaşındaki kızı tecavüze uğrayıp öldürülüyor. Moore da kızının bedeninden çıkan sperm örneklerini, sıradaki ilk çifte uygun görüyor ve kızının katilini klonluyor. Mutlu çiftimiz her şeyden habersiz Justin' i doğurup büyütürken, Dr. Moore uzaktan, kızının katilinin büyümesini izliyor.



Kitap bu ana konunun etrafında geziyor. Ancak tabii ki bu kadar değil. İşler çok karışıyor, hem de çooookkk. Çocuk sahibi olan çift bir müddet sonra dürtülerine yenilip DNA' nın kaynağını araştırmak için özel dedektif tutuyorlar. Böylece öyküye Sally giriyor. Ayrıca Dr. Moore, da Justin büyüdükçe fotoğraflarını çekerek, yaşlandırma tekniği ile katilin bugünkü hali hakkında fikir edinmeye çalışıyor. Bunları yaparken ona tek yardım eden sırrını bilen doktor arkadaşı Joan ile yakınlığı da kıskançlığa neden oluyor. Dr. Davis Moore' un eşi de Joan ile Moore arasında ne gibi bir ilişki var diye anlamak için bir özel dedektif tutuyor ve olaylar daha da karışık bir hal alıyor. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, klonlama karşıtı eylem yapan bir örgütün tetikçisi etrafta dolaşıp duruyor. Tabii bir de "gölge evren" oyunu var ki, bu başlı başına bir kitap konusu olabilir.

Kevin Guilfoile, bu kitapta çok fazla konuyu ele almış. Bir çocuğun yetişme koşulları onun geleceğini ne kadar etkiler sorusu sürekli kafanızı kurcalıyor. Kim olduğumuza ne karar veriyor? Genlerimiz mi...çevremiz mi? Klonlama işinin etiğini de tetikçi üzerinden anlatırken, "gölge evren" oyunu aracılığı ile de toplumsal yozlaşmadan bahsediyor Guilfoile. Ve bence edebi yönden olmasa da içerik yönünden zengin bir kitaba imza atıyor.

Kitap okurken kafamı bir şey kurcalar hep. İyi kitap nedir? Sana, bilmediğin, ya da üzerinde şimdiye kadar düşünmediğin konuları açan, bunlar hakkında fikir veren, edebi yönü zayıf olan mı? Yoksa bildiğin bir şeyi sana mükemmel, edebi sihir ile çok daha içine dokunur şekilde anlatan mı?  Sanırım cevap ilk paragrafımda saklı.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu