Ana içeriğe atla

Tunalı'da Yağmurlu Bir Pazar...


- Yol çalışması varmış canım şurada buluşalım,
- Tamam, ama tam oradan dönmesi zor olur, ben seni burada bekleyeyim...

Derken kendimi pembe çiçekli dev bir ağacın altında buldum. Belki de şu aralar Ankara' daki en güzel ağaçlar Deniz Kuvvetleri Komutanlığı' nın bahçesinde. Peki fotoğraf çekebildim mi, tabii ki de hayır. O kadar güvenlikle donatılmış bir yerin fotoğrafını çekmek başıma ne işler açar tahmin bile edemiyorum :)) İnandıramazsın da kimseyi, "amca ağaçlar çok güzeldi" diye. Ömrümün baharındayım henüz. O yüzden o güzel manzarayı beynime çizdim ama maalesef fotoğraf çekemedim.

Neyse buluştuk arkadaşımla ve havanın güzelliğine güvenerek Tunalı' da dolaştık biraz. Sonra da Cafe linS' in sakinliğine bıraktık kendimizi. Eee Ankara bu,  havanın kapanması ile yağması bir oldu. Gerçi sıcak bir ortamda, bahçede, ıslanmadan kahve içmek çok keyifliydi. Bana Antalya günlerimi hatırlattı. Malum Antalya' nın yağmurları meşhurdur. Benim lise yıllarında en sevdiğim şey, o yağmurda, balkona oturup sıcak bir şeyler içmekti. Bu pazar, Tunalı' da, bir ara Antalya' ya gittim geldim :)



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu