Ana içeriğe atla

Bir Yemek, Bir Şarkı...


Uzzuuuuunn zamandır bana makarna sözü olan bir arkadaşıma gittim dün gece. Makarna benim en sevdiğim yemektir. Her çeşidini, her sosla yiyebilirim. Durum böyle olunca dün benim için enfes bir sofra vardı. Mantarlı, tavuklu, kremalı makarna ve mevsim yeşilliklerinden oluşmuş bir salata. Daha ne olsun :) Her ne kadar arkadaşım, "altı üstü bir makarna ya abartma" dediyse de (artık ağzımın suyu nasıl akmışsa), benim için makarna sadece makarna değildir, sen daha anlamadın mı :))

O güzelim tatla beraber bol bol muhabbet ettik. Dertlerimizi azalttık, kahkahalarımızı arttırdık. Özellikle benim saati kurma muhabbetim bazılarını çok eğlendirdi. :) 

Tam o sırada TV' de bir şarkı çalmaya başladı. "BKM Güldür Güldür" programına bir müzik grubu konuk olmuştu ve inanılmaz güzel dans edip, şarkı söylüyorlardı. İlk kez gördüm onları. Özellikle solistinin dansı çok eğlenceliydi. İkimiz de "kim ki bunlar?" dedik ama gecenin yorgunluğu ile çok da üzerine düşmedik. 

Sabah uyandığımda aklıma direkt o müzik grubu geldi ve "kimdi acaba onlar ?" diye bir araştırmaya koyuldum. Sabah trafiğimizi o grubu arayarak geçirdik ve sonunda bulduk....

ta taaammm....

SATTAS.


Evet sözkonusu grup reggae müziği yapan Sattas'mış. O kıvrak hareketlerin sahibi de grubun solisti Orçun Sünear' mış.

Böylece hem arkadaşımın meşhuuurrrr (ve gerçekten nefis) makarnasını tatmış oldum, hem de takibimize yeni bir müzik grubunu aldık (Hoş yeni falan değillermiş, bildiğin hayran kitlesi varmış ve yıllardır müziklerini yapmaktalarmış. Biz geç farkettik diyelim).






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu