Ana içeriğe atla

Kösem Sultan


Dün akşamki tiyatro keyfimizin konuğu Kösem Sultan'dı. Bu yılki oyunlar içinde en büyük prodüksiyonlardan birisi Kösem Sultan. Kalabalık kadrosu, kostüm ve aksesuar çeşitliliği ile sahneyi oldukça dolduruyorlardı. O kadar kalabalıktı ki, sonunda alkışlarken inanın yorulduk. Daha aslar gelmemişti bile :)

Aslar demişken, çok as var bu oyunda. Dedim ya kadrosu çok zengin. Şuradan da bakacağınız üzere çoğu da tanınmış isimler. Fosforlu Cevriye oyununda hissettiğim ihtişamı burada da hissettim. Hem tanıdık yüzleri, hem renkli, cıvıl cıvıl kostümleri ile tam bir şölen. 

Tabii cıvıl cıvıl dediysek aslında oyunun çoğu uzun diyaloglardan oluşuyor. Eee tarihin önemli bir kısmını anlatıyorlar sonuçta. Gayet ağır ve ciddi bir oyun. Saray içi entrikalar, saltanat hırsları, devlet yönetme stratejileri, dalkavukluklar... Ne ararsanız var. Süresi oldukça uzun, haliyle bir çok olayı atlamamış, detaylara kadar inmişler. Ama bu kadar uzun ve ciddi bir konuda bile izleyiciyi sıkmamayı başarıyorlar. Bunu da halktan insanların tiplemeleri ile başarıyorlar. Saraydaki ciddi olayların halka yansımasını eğlenceli bir şekilde izlerken nefes alıyorsunuz. Bu arada arkada diğer dekor için geçiş hazırlıkları oluyor. Yani bir taşla iki kuş vurmuş oluyorlar. Hem sizi sıkmamak için eğlenceli bir ara, hem de dekor değişimi için fırsat. Özellikle ilk yarısı daha ağır, daha bir olayların alt yapısını oluşturan, çoğunlukla diyalogla geçtiği için bu aralara ciddi ciddi ihtiyaç duyuyorsunuz. Ama ikinci yarıda hareket ve olaylar daha hızlı anlatılıyor. Eğlencesi de dramı da daha yüksek bir ikinci yarı bekliyor sizi.




Oyunun bir iki olumsuz yönü de yok değil aslında. Öncelikle kostümler. Özellikle Kösem Sultan' ın kostümlerini hiç ama hiç beğenmedim. Turhan Sultan' ın kostümleri bir nebze daha iyidi. Ama en iyisi bence dansçı kızların kostümleri idi. Böyle de bir çelişki vardı oyunda. 

Ayrıca ses konusunda sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Biz en önde oturmamıza rağmen bazı düşük konuşmaları duymakta zorlandık. Arka sıradakiler çok büyük ihtimalle kaçırdı. Sesini en iyi daha doğrusu en güçlü kullanan Şeyhülislam Bahai Efendi rolünde Mehmet Gürkan, salondan en iyi tepkiyi alan isimdi. Bunun sadece tiradının içeriği ile ilgili olduğunu düşünmüyorum. 



Turhan Sultan Rolündeki Elvin Beşikçioğlu da sesini en iyi kullananlardandı. Özellikle mimikleri harika idi. Onu izlemek büyük zevk. Kösem Sultan'ı canlandıran Özlem Ersönmez çok iyi oynadı ancak dediğim gibi bazı diyaloglarını kaçırmış olabilir arkadakiler. Ayrıca bir şeyi daha söylemeden edemeyeceğim ki, bu Kösem Sultan bana çok da saray kadını gibi gelmedi. Hali, tavrı biraz "kaba" idi. Tamam zaten Kösem Sultan' ın kötü bir karakter olduğunu biliyoruz. Daha doğrusu şartlar dahilinde hayatta kalmaya çalışan birisi. Ama bu oyunda oluşturulan Kösem Sultan, haliyle, tavırları ile, kostümü taşıması ile biraz kaba geldi bana . Bir saray kadını zerafeti yoktu. Bu tercih edilmiş olabilir, bilemiyorum. 

Yine de bunun gibi dezavantajlar (ya da benim hoşuma gitmeyen noktalar) oyunun büyüklüğüne kesinlikle gölge düşürmüyor. Gidin görün derim...

Tarihe geçmiş hali ile Haseki Mâh-Peyker Kösem Valide Sultan

Not: Oyuna ait fotoğraflar, Devlet Tiyatroları Resmi sitesinden alınmıştır. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu