Ana içeriğe atla

Chicago #3


Bu postu sadece binalara ve sokaklara ayırdım. Chicago'nun filmlerde sıkça gördüğümüz dar arka sokakları, yangın merdivenleri, yüksek binaları... Her gördüğümü çeken bir tiptim :)

Hazır arka sokaklar demişken, Chicago, Gotham City'ye ilham veren bir şehir. Gerçekten de karanlık, gri bir tarafı var. Keza suç oranı da yüksek. Chicago suç oranı en yüksek şehirlerden birisiymiş. Belki de şehri. O nedenle sürekli siren sesi duyduk. İtfaiye, polis, ambulans, fark etmiyor. Boşuna Chicago Fire, Chicago PD gibi diziler çekmemişler anlaşılan. Malzeme çok çünkü... Neyse ki biz herhangi bir suça, kazaya karışmadan gelebildik. 






Sokaklarda bulunan ve üzerinden metrolar geçen köprüleri çok sevdim. Hem ulaşımda trafiği aksatmıyor, hem de belki kötü havalar için korunak, iyi havalar için gölgelik olarak kullanılıyor. Burada Chicago havasından biraz bahsetmek istiyorum. Biz Nisan'ın ikici haftası oradaydık. Hava buz gibiydi. Bu sene zaten en zor kışlarından birini yaşamış Chicago. O koskoca göl donar mı? Donuyormuş her kış ama bu kış 3 gün falan tatil olmuş her yer. Öylesi soğuğu olan bir yer. O nedenle bekliyorduk soğuk olmasını ama yine de üşüdük. İşin ilginç yanı güneş çıktığı zaman da farklı bir yakıcılığı var. Yani yazları da sıcak geçiyor belli ki. O nedenle bu köprülerin çok işe yaradığını düşünüyorum.  






Wabash Art Corridor diye bir şey var. Şey diyorum çünkü aslında tam olarak bir yer değil. Şöyle ki, Wabash'ta duvarları güzelce boyanmış bir sürü bina var. Ben giderken araştırdığım kadarı ile burayı böyle boydan boya bir sokak gibi düşünmüştüm ama öyle değilmiş. Dağınık halde duran farklı yerlerdeki binalarda vardı bu çizimler. Bir kaçına denk geldik...








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu