Ana içeriğe atla

Beni bu havalar mahvetti...


Ankara' da yaşayanlar bilir, sıcağı, güneşin bulut arkasına geçişi ile ters orantılıdır. Mevsim ne olursa olsun havada bulut varsa hazır olun, bir ara üşüyeceksiniz. Sonra bu üşüme hissi hafif çapta soğuk algınlığına neden olabiliyor. Özledik zaten açık ayakkabı ve ince şeyler giymeyi. Sabırsızlanıyoruz havalar birazcık daha ısınsın diye ama hiç oralı olmuyor hava.

Demem o ki mevsim geçişleri fena etkiliyor beni. "Mayıs bitiyor, mevsim geçişi mi kaldı ?" diyenler için "küresel ısınma" diyor, daha dün gece 7 derece olduğunu hatırlatıyorum. Kış bitmek bilmedi, adam akıllı sıcaklar da gelmek bilmiyor. Tamam çok sıcak olmasa da olur ama biraz daha ısınsa ya havalar. Yağmura da razıyım. Hatta bayılırım sıcak havada yağan yağmura. Ama soğuk ve yağmur...olmuyor yılın bu vakti. Gerçi bunları yazarken dışarıdaki havanın nefis olduğunu söylemem gerek. Ama pek güven olmaz hani (bana da yaranılmıyor).

Bir de tecrübeyle sabit ki bu zamanlarda gelen bir "bahar yorgunluğu" var. İşte bu durumun hava ile pek alakası yok. Mevsimle alakalı ama hava ile değil (nasıl oluyor bilemedim şimdi). Kışın bile yataktan çıkmak bu kadar zor olmamıştı. Çalışmaya çalışıyoruz mesai saatlerinde. Olmuyor, olamıyor. Bir zamanlar ben bu havalarda, vizelere, finallere girerdim her öğrenci gibi. Takdir ettim valla kendimi. Az önce masama baktığımda aşağıdaki manzarayı gördüm. Hafif ayık kalabilmek adına çay, kahve, Allah ne verdiyse içmişiz. Yine de içimden çalışmak gelmiyor. Oturmuş yazıyorum...


Ha bir de hazır kahve demişken, bu faldan bir şey çıkaramadım (Fal demişken, kapatmadım aslında, ama böyle şekiller görünce işime geldi). Bol bol kalp görüyorum. "Dervişin fikri ve zikri" muhabbeti de olabilir tabi ki. Gerçi eğer öyleyse Sevimli Hayalet Casper da gördüm fincanda. Nasıl bir ruh halim var bilemedim şimdi :)





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu