Ana içeriğe atla

Ebru...



Geçen yıl Beypazarı' nı gezmeye gittiğimde ebru yapma fırsatım olmuştu. Komik bir anıdır benim için çünkü ebru yaparken yaklaşık 2 metre uzaktan beni izleyen arkadaşlarımın üstlerini başlarını boya yaptım :) Özellikle Nilay' ın (üç günlük gezimiz boyunca kıza Nihal diye seslenip durdum...) güzelim beyaz çantasını boya lekeleri ile doldurdum. Ama valla suç bende değil. Bana bu işi gösterecek kız elime fırçayı tutturup "suya sıçrat" dedi. Ama bu "sıçratma" eyleminin, hızı, şiddeti, vs. hakkında bilgiler vermedi. Ben de tam anlamı ile sıçratmışım işte :) Ama çok eğlenceli bir işmiş. Hatta neden tasavvuf ile bağdaştırıldığını da anladım. İnanılmaz bir huzur veriyor insana. Ben bunu tecrübe edemedim o kısacık sürede ama nasıl yapıldığını öğrenince bunu farketmemek mümkün değil. Yani bir kere sizin karar veremediğiniz bir şey bu ebru. Siz ne yapacağınızı az buçuk tahmin ediyorsunuz ama damlalar ve su o kadar değişken ki, sonucun nasıl olacağını yapmadan asla bilemiyorsunuz. Bu da size bir rahatlık veriyor. Çok planlamadan dalıyorsunuz işe. Çivi gibi sivri bir çubuk yardımı ile suda yüzen damlalara şekil veriyorsunuz. Fırsatını bulur da güzel bir damla yakalarsanız onu bir laleye ya da güle çevirebiliyorsunuz. İşin bir kısmını tasarlayıp bir kısmını "akış" ına bırakıyorsunuz. Tıpkı hayat gibi. Beklenmedik, hataya müsait, sonucu belirsiz ama eğlenceli :)

Hayat demişken, şöyle bir manzaraya uyanmak her gün, güzel olabilirdi :)




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu