Ana içeriğe atla

Tenis, F.D. ve Sevdiklerim...


Çılgın bir hafta sonu geçirdim. Spor, sanat, misafirlerle dolu bir hafta sonu. Her şey Cuma günü başladı aslında (haliyle, hafta sonundan bahsediyoruz sonuçta :D). Cuma gecesi arkadaşlarla Feridun Düzağaç konserine gidecektik. Konser 23:00 de idi. Benim düşüncem arkadaşlarla buluşur, o saate kadar bir şeyler yer, laflar sonra da konsere gideriz idi. Gün içi arkadaşım aradı, "konser ne de olsa 23:00 te, tenis oynayalım mı?" dedi. Benim en sevdiğim sporlardan birisi tenistir ve uzun zamandır oynamak istiyordum ama sonrasındaki konseri düşünüp tereddütle,  "bi dakka bi dakka, önce tenis oynayıp, sonra konsere mi gideceğiz" dedim. "Evet" dedi. "Pekala, tamam o zaman" dedim (Önemli Not. Yazar burada 4-5 aydır hiç spor yapmadığını belirtmek istiyor)

Ve gittik. Hafif ısınma hareketlerinden sonra aldık raketi elimize. Bu benim tenis kortları ile ilk tanışmam ayrıca. Hiç bir şey TV de göründüğü gibi değilmiş. O file çok yüksek, o kort çok büyük, o raket devasa geldi gözüme. Ama kısa süre sonra alıştım ve içimdeki Sharapova açığa çıktı :) (Yazar burada sarışın ve uzun bacaklı olmadığının da altını çiziyor). Şaka bir yana oynadığımız bir saatin rahat bir yarım saati top toplamakla geçmiştir ama arkadaşımın dediğine göre fena değilmişim.

 Jolly Joker dekorasyonlarından kesitler #1


 Jolly Joker dekorasyonlarından kesitler #2



 Jolly Joker dekorasyonlarından kesitler #3


 Jolly Joker dekorasyonlarından kesitler #4



Kocatepe Camii yolumuzun üstüydü, böylesi güzel bir görüntüyü çekmezsem rahat edemezdim. 


Spor salonundan çıktığımızda kolumda hafif bir ağrı dışında kendimi çok iyi hissediyordum. Diğer arkadaşlarla buluşup Bahçeli' de bir şeyler atıştırdıktan sonra konsere gitmek üzere yola koyulduk. Konser Jolly Joker' de idi. Benim ilk kez gideceğim mekanlardan birisi daha. Açıkçası korkmuyor değildim, kalabalık ve tepiş tepiş bir konser izlemekten, ama öyle olmadı. Hayatımın belki de en rahat konserlerinden birini geçirdim. 

 Karizmatik adam... :)


 Konserde, komik anlar da yaşamadık değil. F. D., "Cumartesi" şarkısını söyledikten 
hemen sonra arkadan bir çocuk "Cumartesiiiii" diye bağırdı. 
F.D. ' nin kibarca "Cumartesi buydu canım" demesi çok güzeldi. 


 F.D. nin fanatik bir Barış Manço hayranı olduğunu bu konserde öğrendim. 
"Sarı Çizmeli Mehmet Aga" yı çok nefis söyledi.




F. D. söyledi biz eşlik ettik, dans ettik. İlginç ama kendimi hiç de yorgun hissetmiyordum. Burada biraz da Feridun Düzağaç' tan bahsetmek istiyorum. Sen ne naif, ne karizmatik adamsın be. Hiç öyle "haydi millet eller havaya" modu yoktu. Kendi işine baktı, şarkısını söyledi, kendince hafif hafif dansetti, bizim kadar orkestrası ile de ilgilendi ve sahneden indi. Çok taylıydı çoookkk.

Kokoreç, koko koko...


Tabii ki çıkışta kokoreç yemeden Ankara' da bir gece bitmez. Ve ben hala kendimi iyi hissediyordum. Eve gelir gelmez uyudum, uyumadan önce yarın sabah nasıl uyanacağım acaba düşüncesi geçti aklımdan. Ağrılı kaslar, kısık bir ses...:)

Cumartesi sabahı uyanmam ve yataktan çıkmam zor olsa da, aynen korktuğum gibi hamlama ağrılarım bana günaydın dese de inatla kalktım ve etrafı toplayıp yemek yaptım. Neden? Çünkü annemler geliyordu bir kaç saat sonra. Bu arada Azarenka - Li Na maçına da göz atıyordum arada.  

 Sümbüllerim.. :) 



Tabii önemli bir ayrıntıyı da unutmamam gerek. Uzun zamandır beklediğim sümbüllerim açtı bu hafta sonu . "Madem senin hafta sonun böyle güzel geçiyor, bizim de katkımız olsun" dediler adeta :))

Kızlarla geç saate kadar muhabbet edebilmenin sırrı, kakao oranı yüksek bitter çikolata..

Ailem geldi ve hasret giderdikten sonra, o gece biraz dinlenme fırsatı buldum. Pazar sabahı da planım şuydu: Güzel bir kahvaltı hazırla sonra da ailece Djokovic - Murray finalini izle. Ama hani bir laf vardır ya "hayat, siz plan yaparken başınızdan geçendir" diye. Liseden beri en yakınım olan arkadaşımdan bir mesaj aldım, "Bugün planın neyse unut onu, ben gelddiiimmm" :). Antalya' dan gelmişti. O geldikten kısa bir süre sonra burada olan bir arkadaşı daha çağırdık ve kız kıza geç saatlere kadar muhabbet ettik :) 


Dün gece 00:40 da uyudum. Sabah erkenden işe gelmek yorucu olsa da sanırım mutlu zaman geçirmenin adrenalini beni hala ayakta tutuyor. Üstelik güne, çok güzel "Londra hatıraları" ile başladım

Böyle bir hafta sonu geçirdim işte, sanat, spor, sevdiklerim ve sümbüller...ve evet tüm kaslarım hala ağrıyor :)




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu