Ana içeriğe atla

Trabzon, Kung Fu, Oscar...


Hafta sonum oldukça verimli geçti. Cumartesi günü temizlik yaptım. Genelde böyle zamanlarda bir bahane buluyorum ve temizlikten kaçıyorum. Ya da yüzeysel yapıp geçiştiriveriyorum. Ama bu kez cuma gecesinden psikolojimi hazırlamıştım. Cumartesi sabah kalkar kalkmaz başladım ve öğleden sonra bitti temizliğim. Üzerimden resmen büyük bir yük kalktı. Evim de çiçek gibi oldu diyebiliriz... :)

Sonrasında dinlenip birikmiş dizilerimi izledim. Bir kaç bölüm Behzat Ç., bir kaç bölüm de Person of Interest. Ailem buradayken TV ve PC den mümkün olduğunca uzak duruyorum da :)


Cumartesi arkadaşım aradı "Yarın Trabzon Etkinliğine gidelim mi" dedi. Olur dedim. Sonuçta Karadeniz kültürünü çok severim. Eee arkadaşım da Karadenizli. Neden olmasın ? Ancak inanılmaz bir kalabalık vardı. Ne standlar gezilebilirdi o kalabalıkta ne de içerisi. Biz de vazgeçtik. Kızlarla bir yerde kahve içmeye gittik. İyi ki de öyle yapmışız, muhteşem bir sohbet oldu. Böylece Pazar günkü mükemmel havayı da harcamamış olduk. 

Tüm bunların yanı sıra bir sinefil olan ben, arkadaşımdan aldığım filmlerden iki tanesini de izledim tabii. "The Words" ve "Ip Man". The Words' ü çok beğendim, kitap içinde kitap içinde kitabı anlatıyordu film. Üç hikaye, üç ayrı zaman, üç ayrı yaşam. Özellikle eski dönem çekimleri çok güzeldi. 


Ama bir Ip Man vardı ki... O ne karizmatik adam, o ne güzel Kung Fu sahneleri. Evet film baştan sona Kung Fu. Yip-Man' in gerçek hayat hikayesini anlatıyor. Yani Bruce Lee' nin hocasının. Utanarak söylemeliyim ki bu adamdan da yarattığı Wing-Chun kung fu akımından da yeni haberim oldu. Neyse geç de olsa tanışabildik kendisi ile. Siz de benim gibi çocukluğunuzu VHS videolarla ve Amerikan Ninja serileri ile geçirdiyseniz muhtemelen Kung Fu yu seversiniz. 


Bu sabaha karşı olan Oscar Ödül Törenini izleyememek ise her zamanki gibi içime oturdu. Her ne kadar Gangs of New York' u 10 dalda aday gösterip hiç ödül vermedikleri o yıl Oscar' a küsüp, güvenimi yitirsem de sinema için bu kadar önemli bir geceye kayıtsız kalamıyorum. Dün gece bir ara gözlerimi açtığımda Life of Pi en iyi görsel efekt ödülünü aldı ki sonuna kadar haketmişti. 


Tekrar uykuya dalıyordum ki Halle Berry' nin o muhteşem elbisesini gördüm. Sonra da rüyalara daldım. Neden Oscar Töreni Pazar gecemize rastlıyor ve neden ben işe gitmek için 06:00 da kalkmak zorundayım  ki...Beni bu şartlarda çalıştıranlara kung fu yapmak istiyorum :)))



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu