Ana içeriğe atla

Kurt Seyt ve Kadınları...


Son iki haftada yoğun bir konsantre ile okudum, Kurt Seyt' in Shura ve Murka ile yaşadıklarını. Nermin Bezmen' in dedesi olan Kurt Seyt' in maceraları anlatmak adına yaptığı araştırma ve kullandığı dil gerçekten çok iyidi. Hem hikayeyi, hem de anlatılış şeklini çok beğendim. Öyle ki son sayfalarda artık gözyaşlarımı tutamıyordum.

İlk kitapta yani Kurt Seyt & Shura' da, Kurt Seyt' in çocukluğuna, gençliğine ve Shura ile olan masalsı aşkına tanık oldum. Savaşın getirdiği zorluklarla solmayan, aksine güçlenen bir aşka. Moskova'da  başlayan, Aluşta'dan geçen ve İstanbul 'da sonlanan bir aşka. Çapkın Kurt Seyt' in Shura ile duruluşuna, gencecik Shura' nın da Kurt Seyt ile büyüyüşüne. Arka planda, savaş, ölümler, aldatmalar, acılar, hasretler, açlıklarla savaşan gerçekten büyük ve zor bir aşka. Öyle ki bu ikili her zor duruma düştüğünde birbirinin aşklarında buldular tesellilerini. Birbirlerinin acılarını alıp, aşkla yoğurup unutturdular. Ama büyük ve kırılgan bir aşkın ömrü ne kadar sürerse, o kadar sürdü bizimkilerin aşkları da. Yanlış anlamalar ve gurur ile büyük bir masal sonlanırken, son derece gerçekçi ve acılı olan başka bir kapı aralandı. Murka...


Kurt Seyt & Murka' da ise, Seyt artık her şeyi geride bırakıp, bir yuva, bir aile kurmanın sorumlulukları ile boğuşuyordu. Ama bu herkesin yaşadığından çok daha farklı ve zor bir mücadeleydi. İki kültür arasında kalmış olan Kurt Seyt, Shura ile bir kültürü kapamış, Murka ile yeni bir kültüre geçiyordu adeta. Ama bu ikilemin getirdiği tutunamama, ait olamama hissi bir türlü bırakmadı Kurt Seyt' in peşini. Her şeyi bir arada yapmaya çalışıyor, hem kendi istediği hayatı yaşamak, hem de karısını ve çocuklarını bu hayata uydurmak istiyordu. Ancak hiç bir şey kolay değildi onun için. Gencecik ve baskı altında yetişmiş Mürvet, yani Kurt Seyt' in seslenişi ile Murka, istemeden de olsa çok zorluk çıkaracaktı Kurt Seyt'e. Mutluluğu kovaladı, her yenilgide tekrar tekrar ayağa kalktı... Çabaladı, çabaladı, çabaladı...ta ki tükenene kadar.

İki kitap da birbirinden güzeldi. Ama sanırım yaşadığı sıkıntılar açısından Murka ile olan macerası beni daha çok etkiledi. Her ne kadar iki kitapta da acı olsa da, ilk kitabın masalsı hali ile bir çok şey size rüya gibi gelebiliyor, ancak ikinci kitap suratınızda adeta bir tokat etkisi yaratıp, sizi kendinize getiriyor. Yukarıda da dediğim gibi öyle ki, göz yaşlarınıza hakim olamıyorsunuz. Bunun aşırı duygusal olmakla alakası yok bence. Bu hikaye herkesin canını acıtır. Herkes kendinden bir şeyler bulabilir bu hikayede. Ve en acısı da, belki de onlarca kişinin başına gelebilecek olayların, tek bir insanın başına gelmesi. Bu mücadeleye tanık olmak inanılmaz yorucu ve hüzünlü.

 Kitap döneme ait bir çok fotoğraf ile hikayeyi pekiştiriyor...


Aslında bu sadece bir kişinin hikayesinin ya da aşklarının kitabı da değil. Arka planda, adeta belgesel gibi, Bolşevik ayaklanmasından, Stalin dönemine kadar tüm Rusya tarihi, Türkiye ayağında Kurtuluş savaşı ve Mustafa Kemal Atatürk' lü anılar, İkinci dünya savaşı ve Kırım katliamı gibi, kahramanlarımızın ömürleri esnasında gerçekleşen dünya tarihinin önemli olayları da çok güzel anlatılıyor. 

Bundan önce okuduğum kitap "İki Şehrin Hikayesi", Fransız İhtilali sırasındaki bir aşk ve olaylar zinciri idi. Hemen sonrasında Bolşevik ayaklanması ve Kurt Seyt' in aşklarını okudum. Bir nevi "İsyan günlerinde aşk" psikolojisinden çıkmam gerek artık :)

Bu hikaye, bu gerçek karakterler ve bu anlatım bence kesinlikle okunmayı hakediyor. Kitaplığımda bulunduracağım kitaplardan ikisi...Kurt Seyt ve O' nun kadınlarının hikayesi...




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu