Ana içeriğe atla

İsrail #1: Hayfa ve Akka Kalesi

Geçenlerde bahsettiğim üzere çok kısa bir süre için de olsa İsrail' i gezebildiğim için kendimi şanslı hissediyorum. O coğrafya tamamen tarihi güzelliklerle dolu. Kudüs zaten başlı başına bir din merkezi ama onun öncesinde size biraz Hayfa (Haifa)' dan bahsedeceğim. Hayfa' ya yolumuzun düşme sebebi Akka Kalesi idi. Tarihimiz açısından büyük bir önemi olan Akka Kalesi, Napolyon Bonapart tarafından işgal edilmek istenmiş ancak Cezzar Ahmet Paşa önderliğindeki ordumuz tarafından başarılı bir şekilde savunulmuş. Ki Bonapart' ın bu kaleyi aşamaması ile tüm planlarının suya düştüğü söylenir. İşin tarih kısmına çok da girmek istemiyorum. Merak eden, Akka Kuşatması' nı okuyabilir :)

Aslında Hayfa için, sadece Akka Kalesi şehrin simgesiymiş gibi düşünmek yanlış olur. Liman ticareti ve Bahai Gardens da Hayfa' yı ünlü yapıyor. Zaman yetersizliğinden dolayı Bahai Gardens' ı gezemediğim ve fotoğraf çekemediğim için gerçekten üzgünüm :/

Neyse, artık elimdeki Akka Kalesi resimleri ile idare edeceğiz :) Bazı şeyler de hala aklımdayken, hemen işe koyulalım :) Baştan belirteyim,  kalenin dıştan bir resmi yok, gezinin heyecanı ile bazı (!) açıları kaçırdım.

Kalenin içinden bir kısım. Tur halinde çok fazla ziyaret edeni vardı.
  


Kuleye biraz yakından bakınca Osmanlı izleri taşıdığını göreceksiniz. Mimari sanırım zaten Selçuklu döneminden ama net şekilde ay-yıldızı görmek bir garip hissettiriyor insanı.

Kale içi bu şekilde dar sokaklardan oluşuyor. İçinde yaşayan insanların olması nedeni ile biraz deforme olmuş. Bunları çektiğim karelere yansıtmamaya çalıştım...
 

Bir başka kale içi resmi...
 


Burada gördüğünüz yığıntı, o zamanların cephanesi.
Bu parçalanmış top gülleleri bizzat Napolyon Bonapart' a ait.
 


Savaştan sağlam olarak kurtarılmış bir top güllesi...
 


Kalenin denize bakan kısmındaki surlar sağlamlığı ile savunmada çok önemli bir rol oynamış... 

Niye bilmem ama çok seviyorum bu fotoğrafı. Uçsuz bucaksızmış gibi görünen surlar :)
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu