Bitkiler ve insanlar...



Sümbülümüz, bu kara kışa, - 20 derecelere aldırmadan veriyor çiçeklerini :) (Dili ısır, maşallah de, bir taraflarını kaşı, vs. vs. ). Sümbüle bakınca yine derin düşüncelere daldım. İnsanlar da tıpkı bitkiler gibi bence. Bir tarafları dışarıda, etrafla iç içe, renkli ve canlı. Bir tarafları da toprağın altında, gizli, karanlık ama daha çok çalışan, daha çok düşünen adeta toprağın üstündekini var eden taraf.

Kızınca, üzülünce, susuz, güneşsiz kalmış bir çiçek gibi soluyoruz. Ya da birileri bize iyi bakmayınca, ilgilenmeyince...:) Ama içimizde her zaman bir açma potansiyelimiz var. Yeter ki doğru koşullar sağlansın. Yeter ki, güneşimiz, suyumuz, ilgimiz, güzel sözümüz eksik olmasın.

Kökleri ne kadar derine inerse, insan o kadar sağlam oluyor, rüzgara daha çok dayanıyor. Daha kolay ayakta kalıyor. Bazı insanlar tek yıllık çiçekler gibi. Çok derin değil kökleri. Yalancı baharları, canlı, rengarenk ama kısa ömürlü çiçekleri var. Harika görünebiliyorlar ama uzun dayanmıyorlar. Biz bu tip insanlara "yüzeysel" diyoruz :) . Bazı insanlar ise derin ve sağlam, ağaç gibiler.

Bir yerlerde okumuştum. Bazı bitkiler, güçsüz destek yapılarına rağmen yüksek ağaçların gövdelerine sarmaşık şeklinde dolanarak, ta tepeye kadar çıkıp güneşi alabiliyorlarmış. Biz de öyle değil miyiz? Bazen güneşi görmemiz için birilerinden destek almamız gerekiyor. Bazen de birileri güneşimizi kesiyor. Biz düşünüyoruz, konuşuyoruz ama özünde canlıyız. Aynı koşullara aynı tepkileri veriyoruz.

Evet evet şimdi kendimi daha iyi hissediyorum zira bu düşündüğümü daha önce de çok düşünen varmış. Yoksa sağlam kişiler için "ulu çınar" ifadesi, ya da aşık olmuş insanlar için "yeşillendim sana" gibi ifadeler nasıl oluşsun?.  Kendimizi, işimize gelince onlara benzetiyoruz da, acaba onları kendimize benzetiyor muyuz zaman zaman?

Neyse, çiçek açan bir sümbül bir adamı bu kadar mı etkiler. Sanırım, beyin hücrelerimin bazılarını sabah soğugunda kaybettim :) Ya da bunları yazan toprağın altındaki kısmım. Üst taraf henüz kendine gelemedi :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Sid' in İntikamı...