Ana içeriğe atla

Sözüm meclisten dışarı...



Bugünlerde kendimi bir garip hissediyorum, negatif, şanssız, yalnız ve huysuz..:) Depresifim yani. Hani MFÖ' nün "Sakın Gelme" şarkısının sözlerini alıp neon ışıkları ile kafama taksalar yeridir.

Biz kadınlar böylesi günlerde kendimizi alışverişte buluruz aniden. Hiç olmadı saçımızı başımızı değiştiririz.
Ona da imkanımız yoksa evimizdeki mobilyaların yerlerini değiştiririz. Ben bulaşık yıkayarak çok rahatladığımı hatırlarım. Evet biraz manyakça belki ama tamamen zararsız...:) Hatta sonrasında oluşan "temiz mutfak" sizi ekstra mutlu ediyor. O kriz esnasında ocak da siliniyor, karşı fayanslar da.

Neyse ben de bugünlerde kendimi bir garip hissediyorum işte. Para yok alışverişe çıkamıyorum. Saç desen hayatta yapmadığım şey sürekli rengini değiştirmek. Hatta sürekli orjinal rengine boyuyorum. Eee eşyalar desen evimde o kombinasyonu yapacak sayıda eşya bile yok :) Ben de sardım blog tasarımına...bir nevi
can sıkıntısı benimkisi. Etrafımdakilere sarmaktan iyidir. İnsanların sürekli kaprisimi çekmesini de bekleyemem değil mi? Beklememeliyim de zaten, beklemeyeceğim de artık. Çevremdekilere çektirdim zaten yeteri kadar :)

Evet bu günlerde uğura ihtiyacım var, şansa, belki de biraz pozitifliğe. Şu derin nefes aldığınızda içinizden 10' dan geriye saymaya başladığınızda, 3 ile 2 arası gelen o pozitifliğe. Sanırım buna herkesin her zaman ihtiyacı oluyor da, birçok şeyin ters gittiği şu günlerde ihtiyacınızın farkında oluyorsunuz.

Neyse ben bugünlerde bir garip hissediyorum işte, anlamsız, sebepsiz. Vardır tabi ki de sebepleri, tek tek bakınca "bu mu?" denir ya, birikir aslında, öyle işte.

İçinde bulunduğum durumu gülümseme ile karşılamak adına kendime bu şarkıyı hediye ettim :) Çünkü eskiden beri inandığım bir şey var. "Bir sıkıntıyı aşmanın yolu, ona gülebilmekten geçer...".



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu