Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Musmutlu Yıllar...

2015 hepimize bol şans getirsin öncelikle. Talihsizlikler bizden uzak dursun bu yıl. Sağlıklı olalım, sağlığımızın kıymetini bilelim. Sevelim, sevilelim, sevdiklerimizin kıymetini bilelim. Çalışmak için üşendiğimiz günler olursa işimizin kıymetini bilelim. Hayal ettiklerimiz gerçek, gerçeklerimiz güzel olsun... Mutlu, musmutlu yıllar...

Gölgeler Arasından...

Bir iki saat önce güneş öyle bir güzel vurdu ki, bu anda çekmeliyim dedim orkidemin fotoğrafını. Saksının yerini değiştirdiğimi itiraf ediyorum, çünkü o köşeyi çok seviyorum. Tahmin ettiğim gibi de oldu. Gölgeler arasında bir beyaz güzellik... :) 

Sihirli Top :))

Interstate 60 filmini izlediniz mi? İzleyenler bilir orada çok meşhur bir top var. Topa sorular soruyorsun ve o sana duruma göre cevaplar veriyor. Filmden sonra o toptan bizde de olsa ne eğlenirdik demiştim.... Bugün yılbaşı hediyesi olarak geldi sihirli topum. Beni çok çok çok mutlu etti. Hemen soru yağmuruna tuttum tabii. Halime gülerek... :))  O kadar önemli mevzunun içinde sorduğum ikinci soru (ilkini söylemem :DDD ), "Beşiktaş, Liverpool'u eleyecek mi?" idi. Cevabı çok daha eğlenceli... "Kuşkusuz"...

Kukla

Bir Ahmet Ümit kitabımızı daha bitirdik :) Kukla 'yı okurken başlarda biraz zorlandım diyebilirim. Çok fazla iç konuşma vardı. Tabii ki bu karakteri anlamak adına çok faydalı bir şey ancak Ahmet Ümit'in o usta kurgu oyunları için sabırsızlanan ben bu kısımları biran önce bitsin mantığı ile okudum (ne kadar yanlış bir şey oysa.. ) . O nedenledir ki kitabın ilk 200 sayfasını üç haftada, son 300 sayfasını bir haftada bitirdim :) Bu kez Ahmet Ümit, politik konuları, 80'li yıllara kurban edilmiş hem sağ hem sol gençleri anlatmış. Yaşadıklarının psikolojilerine olumsuz etkileri, birden fazla cinayetin bulunduğu bu romanda yine usta bir kurgu ile önümüze serilmiş. Tabii devletin çeşitli kurumlarındaki çeteler, mafya, medya oyunları da kitabın tuzu biberi olmuş adeta. Artık iş hevesini kaybetmiş, boşanmış, hafif çapta alkolik bir gazeteci olan Adnan Sözmen ' in hayatı 20 yıl görmediği üvey kardeşinin bir anda karşısında belirmesi ile değişiyor. Doğan , 1980

Dağılsın Kafalar...

Geçtiğimiz hafta biraz gergin geçti. İşler güçler, terslikler ve huzursuzluk. Baktık olmuyor böyle çıktık 15 dakika mola verdik ve bize çok yakın vadimize fotoğraf çekmeye gittik. Aslında hep böyle yapmalı insan. Eğer elinden gelen bir şey yoksa, işi oluruna bırakıp gelişmeleri izlemeli. Bu esnada da kendisini ruhen çok yormamayı başarmalı. Giden zaman geri gelmiyor, stresle kendimize verdiğimiz zarar da öyle. Doğa, müzik, kitap, tv... seni ne iyi hissediyorsa ona yönelmeli... Sakince beklemeli. Atalarımızın da dediği gibi; su akıyor ve yolunu buluyor :)

Özlem Mutfakta... :)

Tüm hafta sonunu mutfakta geçirdim diyebilirim. Cumadan başladım hem de. Arkadaşlarla rakı içelim dedik, herkese de bir meze düştü. Ben yoğurtlu mantar salatası yaptım. Pek bi güzel oldu :) Şuradaki tarifi uyguladım. Aslında çok çok basit bir şey :)) Cumartesi günü ise ayvalarla haşır neşir oldum. Normalde ayva pek yiyemem. Arkadaşımın annesi iki kilo kadar ayva vermişti. En mantıklısı reçel yapmak dedim. Bu arada ayvaları ayıklamak, küçük küçük doğramak ne zormuş arkadaş ya. Ayrıca çekirdekleri içinde kaynatıp reçele renk vermek de insanı bildiğin becerikli hissettiriyor :)) Ama sonuç ne derseniz, pek beğenmedim. Her şeyi göz kararı yaptığım için   (neyime güveniyorsam artık) biraz fazla şekerli ve yoğun oldu. Her şekilde tüketilir ama reçel yapmanın püf noktalarını okumam gerek.... Asıl önemli olanlar Pazar günü yaptıklarım. Pazar günü hem Selanik gevreği hem de simit yaptım. Üstelik glutensiz undan :) Selanik gevreğim çok başarılı oldu, her şeyi kıvamında diye

Yıldızlararasına Ceviz Ağacı Dikmek :)

Başlıktan da anlaşılacağı üzre biraz hareketli bir hafta sonu geçirdim (pekala, başlıktan hiçbir şey anlaşılmıyor da olabilir :D ) . Cumartesi günü uzun zamandır merak ettiğim Interstellar filmine gidebildim sonunda. Burası sinema bloğu değil, uzun uzun yazmayacağım o nedenle ancak kısaca... bitmesin istedim. O kadar bilimsel terim, solucan delikleri, farklı boyutlar vs. geçmesine rağmen öyle güzel duygusal bir yanı da vardı ki filmin, bitmesin istedim.  Ertesi gün ise erkenden düştük çiftlik yollarına. Ceviz ağacı dikmek için. Hafif yağmur altında çamurlara bata çıka diktik cevizleri. Sanırım sadece bizim grup (arkadaşım ve ben) en az 50 tane dikmişizdir. Yorulduk tabii ama çok güzel bir duygu bu ya, yorulduğumuza değdi. Tabii o koşturmacada çok fotoğraf çekemedim.  Filmin konusu insanlığı sevgi ve çiftçilik kurtaracak diyordu özetle.. :) Sanırım bu hafta sonu dünyayı ve insanlığı kurtarmak adına küçük bir adım attım :))