Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Doğru mesaj...:)

Hani bir çok kitap der ya, "evrene doğru mesajı verin, size geri dönecektir" diye. Şu aralar kendimi biraz şımartıyorum. Cidden de geri dönüyor. Geçen hafta üst üste şımartıldım. :) Önce İzmir'den çok tatlı bir süpriz geldi...Ardından da İstanbul'dan benim gibi bir film meraklısını ihya edecek kitaplar :)) Yok yok, benim kendimi durmadan şımartman lazım. Çözdüm ben olayı...

Bu sabah yağmur var Ankara'da...

Sonbaharı seviyorum ama erken kalkma zorunluluğu çok fena. Karanlıkta uyanıp, hazırlanırken hava aydınlansın diye sürekli dışarı bakmak. Hele bir de hava o gün yağmurlu ise, gün boyu süren bir karanlık var demektir ki, uyansan da uyanamazsın. Böyle zamanlarda "Bu havada işe gidilir mi ya" cümlesini kuranlar toplansa, hükümeti bile devirir. Bunun biraz rahatlatıcı olması gerekiyor sanırım. Sabah sabah seninle aynı şeyleri düşünen insanların varlığı. Ama yok arkadaş, ben o sıcacık yataktan kalkıp, yağmur ve karanlıkta yollara düşüyor muyum, düşüyorum. Bu havada işe gidilir mi ya.... Neyse ki sabah huysuzlugu çabuk geçer, geçmeli sonuçta. Bir şeyler atıştırıp, bir fincan kahve içtin mi bir şeyciklerin kalmaz. Hatta bu renksizlik içinde renk bile bulabilirsin. Radyoda daha sakin şeyler dinler, cama vuran damlaları izleyebilirsin. Bir müddet sonra hoşuna bile gider. Benim gider en azından. Ne de olsa kalktık ve yollara düştük bir kere. Ne diye tüm günü zehir edeli

Uyandım...

Picture by Aeravi Lise ve üniversite hayatım, bana göre eğlenceli geçti. Arkadaşlık, aşk, korku, ihanet, yalnızlık...ne gelirse aklınıza yaşadım azlı çoklu. Ama "yaşadım" en azından. Güzel anılarım, eğlenceli zamanlarım oldu. Sonra bir ara uyumuşum. Yorgunluktan belki... " O yılları tamamen boş geçirmişim. Monotonluğa giden hayatıma itiraz etmeyerek, mutlu sanmışım kendimi. Gereksiz yere her şeyi kafama takarak, her şeyi stres yaparak... İtinayla beni mutsuz edecek şeyler bulup çıkarıp, onları yetiştirip, büyüterek. Buna kendimce büyümek demişim. Toplum bana bir kimlik vermiş, o olmuşum, o olmaya çalışmışım. Neyi istiyorum diye kalbimi dinlememişim. Ben komik bulmuşum, milletin gülmesinden korkmuşum. Kınamasından, yargılamasından. Farklı geleni kınar olmuşum. Sevmediğim insanların kimliklerine bürünmüşüm. Takdir istemişim, güzel söz istemişim, kimin söylediğine önem vermeden. Arkadaşlarımın hayatlarından kendime pay biçmişim kendiminkini yaşamadan. Anılarını

Yine Ulus...

Bu hafta sonu İzmir'den gelen arkadaşlarımla, bir farklılık olsun diye Hamamönü' nü gezdik. Malum Ankara'da pek de bir şey yok AVM'den başka. Ama Hamamönü gerçekten güzel bir renk oldu Ankara' ya. Eğlenceli bir sabah geçirdik, anılar kaldı...

Kış Gelmeden...

Bu sene tiyatro sezonunu hızlı açtık. 33 Varyasyon'dan sonra dün de Kış Gelmeden' i izledik. Oyun hakkında DT sitesinde bilgi yok. Dolayısı ile sadece kendi cümlelerimi paylaşacağım. "Çok küçük yaşta anne babasını kaybeden üç kardeşin dramını anlatıyor oyun. Büyük abla, bir kocaya varır ve tüm hayatı o adam olur. Sessiz, kendi halinde, mutsuz olduğunu bile farkedemeyecek kadar sıradan bir hayat sürer. Küçük abla biraz hoppa, aklı havada, biraz daha farklı olmayı seven, mutluluğu için ailesine karşı çıkmış ancak yine de mutluluğu yakalayamamıştır. En son İzmir'de olduğu haberi alınmıştır ancak akibetini oyunun sonunda da tam anlamayız. Küçük kardeş (ki kendisi başroldür) ise, küçük yaşta okumaktan vazgeçmiş, futbolcu olma sevdası ile Anadolu' nun çeşitli illerinde maceralara dalmış, sonunda bir sakatlık sonucu futbol sevdası son bulmuştur. Olaylar, küçük kardeşin, büyük abla ve huysuz eniştesini görmek için İstanbul'a gelmesi ile başlar." Kadrosu

Güzel bir gün...

olacağı, sabah çektiğim bu fotoğraftan belliydi :)

Şımart kendini...

Mutfağıma çok güzel bir hava kattı bu çiçek... :) Ben yaptım şahsen. Haftasonu kendime çiçekler aldım. Bir arkadaşımın da dediği gibi "çiçek senin neyine" olmuyor işte. Aldım gayet de güzel evimin her yerine dağıttım :) Birazcık telefonumu ıslattım ama olsun o kadar. Vazo çiçeklerinin yanında bir de sıklemen aldım. Ona da bakacağım inşallah. Daha sümbül var ekilecek. Şu ahtapotlu rüyanın etkisinden çıkınca kileri açacağım :) Bereketli çıktı . Salon da payını aldı. Salonumun pembesi... :)  Cips paketi de şımartma mevzusuna kayıtsız kalmadı...   Haftasonuna gökkuşağı ile girdim...Hava da şımarttı tabi :)

33 Varyasyon....

Cuma akşamı, sezonun ilk oyununu izlemek üzere tiyatroya gittik. 33 Varyasyon...Oyunun açıklamasında aynen şu yazıyor ; "Büyük bir sanatçı, fırtınalı yaşamıyla resimlere, filmlere konu olmuş büyük bir müzisyen: Ludwig van Beethoven. Ve Beethoven’ın dillere destan bir eseriyle, 33 Varyasyon’la ilgilen bir müzikolog, bir akademisyen: Dr. Katherine Brandt. Katherine’i New York’tan kalkıp Beethoven’ın doğduğu yere, Bonn’a getiren ne olabilir? " Kadrosu ise şöyle: Yazan : MOİSÉS KAUFMAN Çeviren : EKİN TUNÇAY TURAN Yöneten : İSKENDER ALTIN Dekor-Giysi Tasarımı : ALİ CEM KÖROĞLU Işık Tasarımı : OSMAN UZGÖREN Dramaturg : SERVET AYBAR Dans Düzeni : DENİZ KILIÇLI Asistan : HATİCE ALTAN GENÇLER Sahne Amiri : RECEP ÖZBEK Kondüvit : EVREN TUNCER Suflöz : FİLİZ YILMAZ Oyuncular ERDAL KÜÇÜKKÖMÜRCÜ İPEK ÇEKEN MELTEM BAYTOK MEHMET AKAY ULAŞ ERSOY EDA AYDINLI TUNÇ YILDIRIM ELİF CANDAŞ Şimdi oyun hakkındaki düşüncelerime gel

Karışık bir durum...

Bu fotoğrafa bakınca ilk aklıma gelen çirkin ördek yavrusu oldu...Ne alakaysa. Hani diğerleri böyle yeşil yeşil, canlı canlı duruken, bir kuru yaprak parçası böyle düşünmeme neden oldu sanırım. Sonra korku sinemasının vazgeçilmez Freddy Krueger pençesinin çoklu hali mi acaba dedik. Hani o havası da var bakınca. Uzun süre bakınca, farklılığı sindirmeye çalışanlar topluluğu gibi de görünüyor. Yeşil olduğunuz kadar vahşisiniz de . Bizimki biraz sisteme kafa tutmuş bir yaprak gibi. Karışık bir durum, bilemedim ne bu şimdi.

Hayatın Renkleri #11 - Arka sokaklar

Ulus ve fotoğrafçılık maceramı biliyorsunuz artık. Eee burada paylaşacak bir sürü malzeme topladım haliyle. Bunlardan biri de Hamamönü' nün arka sokakları. Makyajı yapılmış haliyle (restore edilmiş hali) çok başka bir yer gibi görünse de, sadece bir sokak içeri girdiğinizde sizi bambaşka bir manzara karşılıyor. Altyapısız sokaklar, yıkılmış binalar, duvarı dökülmüş evler. Yine de çok ilginç renklere sahipti arka sokaklar. Öyle ki bana bir hayatın renkleri konusu çıktı :) Mavinin güzelliğine bakar mısınız...  Bu fotoğraf aynı zamanda çelişkiyi de gözler önüne seriyor. Sadece bir kaç metre ilerisinde bakımlı evler varken, sarı ev, eski ve kendi haliyle duruyor.     Camlara asılmış kırmızı biberler, duvarların dökülmeden kalan bir kısmı... Yeşil, yeşil...

Odaklan...

Yeteneksiz miyim bilmiyorum ama hafta sonu çekim gününde odaklanma kısmını bir türlü yapamadım. Uzağı yapıyorum ama yakında işler değişiyor. O süslerin altında dakikalarca uğraştım istediğim şeye odaklanmak için. Hayat da böyle mi acaba? İstediğin zaman ilgini, konsantreni başka şeye çevirebilir misin? Çok kolay değildir illa ki. Benim yaptığım gibi zaman ve emek gerek. Hatta çok uğraşsan da tam odaklanmayı beceremeyebilirsin. Ama yine de denemek gerek. Çünkü yüreğimiz çok geniş. Çünkü hayatımızın her yönü ilgiyi hakediyor. Tıpkı bu süsler gibi....

Ulus' ta bir pazar: Hamamönü Mahallesi

Fotoğrafçılıkla ilgileniyorum diyorsanız ve Ankara' da yaşıyorsanız, çekim yapabileceğiniz belli başlı bir kaç yer vardır. Ankara Kalesi , Beypazarı ve Hamamönü Mahallesi . Ben de bu pazar, Hamamönü Mahallesi ile tanıştım. İlk kez çekime gittim ve ilk kez makina ile bu kadar haşır neşir oldum. Haliyle çektiğim fotoğrafların % 50' si bulanıktı :/. Neyse ki her durduğum yerde defalarca deklanşöre bastığım için net görüntüler de yakalayabildim. Hamamönü Mahallesi, Ulus' taki eski evlerin restore edilip, kafe, bar, mağaza haline getirilmesi ile oluşmuş bir mahalle. Ankara' nın göbeğinde olmanıza rağmen bambaşka bir yerde bir kaç saat geçiriyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Oldukça güzel ve eğlenceli bir yer olmuş. Tabi bizim gibi fotoğrafçılıkla ilgilenenler için de bir maden adeta. Geniş açı...    Favorilerimden ilki...   Gülü netleştirmeye çalışmıştım, yapamamışım :/ Şu balkona çıksam da, biri bana serenat yapsa ya... Işık da acayip gü