Planımda bu Cumartesi yatmak vardı. Zira gribimsi bir durumdayım şu an ve en kötüsü kulaklarım zonkluyor. Coffee Carnaval' ın olacağını biliyordum ama gitmek için bir umudum yoktu açıkçası. Derken sürpriz bir bilet buldum. Durur muyum hiç, hemen ayaklanıverdim. Bana kahve demesinler zaten. Düştük Ankara Palas'ın yollarına. Erken gittik aslında saat 12 gibi. Dedim tenhadır henüz ama bir de ne göreyim, tıklım tıklım içerisi. Sizi hemencecik sarıveren kahve kokusu, bir yerlerden gelen canlı blues tınıları... tam benlik bir mekan. Neyse ki grip nedeniyle tat ve koku alma duyum zarar görmemişti, zira bir sürü kahve tattım ve nefislerdi. Mantar aromalı mı dersin, latte mi dersin :) Sadece kahve yoktu tabii ki, aksesuarlar, fincanlar, süsler, posterler... O kalabalığı görünce önce acaba daha geniş bir yerde mi yapsalardı diye düşündüm, ancak sonra Ankara Palas'ın o eski havasının da çok yakıştığını gördüm. Bir yandan kahvemizi içip müziğimizi dinlerken bir yandan da