Ahh be Hayalet...!!!


Son iki haftadır Behzat Ç.' nin ikinci sezonunu izliyorum. Reklamsız ve aralıksız izleyince o unuttuğum "kahkaha attıran karamsarlığı"' nı yakaladım yeniden dizinin. İlk sezonun 30. bölümü efsane olmuştu. Bu sezon da çok hoş diyaloglar ve sahneler var ama en çok içime işleyen Hayalet' in, Ilgın'a yazdığı mektup oldu. Diziyi izleyenler bilecektir, Hayalet' in ağzından bunların dökülmesi hiç kolay değil. Bir de o görüntüler ve geriden gelen müzik ile çok duygulandım ben bu sahneden ve bu mektuptan...



"Biz çok normal adamlar değiliz. Sizin de çok normal olduğunuz söylenemez. Dünyada herkes anormal sanki. Belki de hepimiz normaliz. Yanlış zamanda, yanlış yerde. Ya kusura bakma, insan eline kalemi alınca, değişik şeyler yazmak istiyor. Ben pek anlamam bu işlerden. Sana o kadar çok mektup yazmayı denedim ki, bir yerden sonra yırttım. Bu sefer üşeniyorum, herhalde sana gönderemeyeceğim için. Daha doğrusu, bira içerek yazdığım için utandım herhalde. Kim bilir orada hava nasıl, kim bilir neleri özledin. "Biraz salakça olacak ama, burası da çok boktan." Sanki herkes katil. Ya da herkes yalnız. Oradan çok farkımız yok. Aslında var, biz daha geniş alanlarda yürüyüp, daha fazla görüşme hakkına sahibiz. En büyük fark bu herhalde. Beni burada ayakta tutan, dostlarım. Seni de umarım bir şeyler ayakta tutuyordur. Ama eminim, benden daha fazla sevenin var. Ben mücadele etmeyi senin kadar bilmiyorum. Biz mücadele edenlerin peşindeyiz. Ben senden hoşlandım, ben çok iyi vakit geçirdim seninle, çok güzelsin. "Sana hislerimi nedense en kötü cümlelerle anlatıyorum hep ya." Ya gerçekten sevmeyi bilmiyorum ben, ya da ne bileyim, tuhaf oluyorum. Dışarı çıktığında bu mektubu sana vermek isterim ama biliyorum utanacağım ve veremeyeceğim. Olsun, sana yazmasaydım içimde kalırdı. Sen içeride ben dışarıda. Siz içeride biz dışarıda. Ya öyle işte.. Yine yazamadım"


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Sid' in İntikamı...