Bu Cumartesi, İstanbul' dan gelen bir arkadaşıma evsahipliği yaptım. Sınav için gelmişti, "sınavın nerede?" diye sorunca, "Ankara Üniversitesi Fen-Mühendislik Fakültesi" cevabını aldım ve içimden "vaaayyyy be" dedim. Benim kampüsümdü bu. Hayatımın en renkli günlerini geçirdiğim topraklardı. O kadar uzun süre gitmemiştim ki oraya, evren vefasızlığımın cezasını verdi diye düşündüm. Sabah erken saatte kampüse gittik. Tıpkı ders günleri gibi... Duygulandım...Soğuğu, bahçesi, taş binaları ve havuzu ile orada sapasağlam duruyordu. Ben geçmiştim onun yolundan, yenilerine anı biriktirmekle meşguldu. Hem çok tanıdık, hem çok yabancı geldi...Hem çok yaşlanmışım...hem de anılarım daha dün gibi. Ankara'daki en güzel kampüstü bence Tandoğan Kampüsü . Ve ben çok şanslıydım ki onunla tanıştım. Bu havuzdaki nilüferi öpmüşlüğüm var. Gerçekten öpmekten bahsediyorum. Şimdi mevsimi olmadığı için maalesef görünmüyor ama burada harika nilüferler ye...