Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yılın Son Postu :)

Bu akşam yolcudur Abbas, bağlasan durmaz... Dün akşam arkadaşımla ufak çapta bir kutlama bile yaptık. Yeni yıla çok yakıştı. Singer teknik servis arama ile başlayan gecemiz, When Harry Met Sally ile son buldu. Araya da mantarlı omlet, şarap, Kinder ve güzel hediyeleri sıkıştırdık. Şarabın yanında Kinder yumurta yemek ne kadar mantıklı tam kestiremedim. İnsanlar estetik peynir tabakları yaparken, bizim dün geceki halimiz buydu işte. Sadece bununla da kalmadık, içinden çıkan maket arabaları, uçağı yapıp oynadık bile. Ama suç bende. O Singer Teknik Servisini farketseydim, yemek yapma konusunda bu kadar gecikmeyecektik. Dolayısı ile aç karna içilen bir kaç yudum şarap bile böyle oyuncaklarla oynatıyor :) Hediyelerimden bir tanesi bu çaydanlık. Bir tanesi de yukarıdaki tabak. Bayıldım, bayıldım. Bir de çanta var ki, onun için bu akşam  özenli bir bavul hazırlamam gerekecek. Derim zaten hep, hediyenin de hayırlısı :) "ben senin hava 22 dereceyken üşümeni sev

Zor Çayı...

Kendime zorla hediyeler aldırma gibi bir huyum var sanırım. Son gittiğimiz kitap fuarında evet belki kitap alamadık ama LeMan' ın standında bu tepsiyi görür görmez arkadaşımın kolunu çekiştirdim ..."Bundan istiyorum". Bununla misafirlerime çay servisi yapmak pek eğlenceli olacak..:) Doğuda "zor çayı" diye bir kavram vardır. Malum orada havalar genelde soğuk olur. Çay, sudan da öncelikli bir içecektir. Nereye giderseniz gidin sorulmadan, kıtlama şekeri ve bir dilim limon eşliğinde çay gelir. Siz dur diyene kadar da gelmeye devam eder. Veee....asıl burası önemli, siz dur dedikten sonra da gelir. Misafirperverliğin göstergesi olarak aşırı ısrar ile bir bardak daha içersiniz. İşte biz ona "zor çayı" deriz. Bu tepsiye bakınca aklıma geliverdi birden. Zira  amcadaki ifade şu: "o çay ya içilecek, ya içilecek"...

Retro Reklamlar... :)

Eskinin kadınları daha mı bir zarif, daha mı bir güzelmiş, bilemedim :) Bendeki uyum da şahane...Sigara, kahve, deterjan...bu deterjan nereden çıktı bilmiyorum inanın :) G.O.R.A' daki "tahta" izlenimi verdiğinin farkındayım. Yalnız söylemesem olmaz, abla allığı biraz fazla kaçırmış sanki. Yoksa sigaranın insanları bu kadar canlı yaptığını sanmam (Resimlerin kaynakları için üzerlerine tıklayın...).  

Van Gogh Alive...

Hafta sonu koşar adımlarla gittik bu güzel sergiye (!). Birincisi zaten çok merak ediyorduk, ikincisi de 3 Ocak son gündü, kaçırmak istemedik. Nasıl bir şeyin bizi beklediği konusunda pek bir fikrimiz de yoktu aslında. Sergiye daha önce giden bir arkadaşın "baştan sona iki kere izleyin" tavsiyesi de aklımızı karıştırdı tabii. Kafamızda "Sergi bu, biz gezmeyecek miydik?" "Neyi izliyoruz?" gibi sorularla girdik salona. Önce olayı idrak etmemiz biraz zamanımızı aldı. Oyun salonuna salınmış çocukların, neyle oynayacağına karar veremeyen şaşkınlığı ile, salonun neresini gezelim, hangi büyük perdeye bakalım gibisinden aval aval bakındık etrafa. O sırada ellerimiz boş durmadı tabii şuursuzca fotoğraf çektik.Sonra bir sakinleştik, gözümüz karanlığa, kulaklarımız müziğe, beynimiz de olaya alışmaya başladı iyice ve akışı anladık sonunda. Olay şundan ibaret; Van Gogh' un 1880-1890 yılları arasındaki eserleri, çizimleri, taslakları, notları, ke

Hediyenin de hayırlısı :)

Yeni yıl yaklaşıyor. Işıkların, süslerin zamanı artık. Biz de ofisimizde ufak çaplı bir hazırlık yaptık tabi. Hoş bize kalsa Noel Babayı da ağırlar çayımızı içiririz ama elimizden gelen şimdilik bu kadar. Ofis yeteri kadar ofislikten çıktı zaten :) Yeni yıl hediyelerimi de almaya başladım. Çok mutlu oldum tabi.. Hele kasnak, ip, iğne ve etamin kumaş paketi benim için çok çok verimli olacak... Ama hediyenin de hayırlısı be arkadaş. Neredeyse tek tondan bir resimin 1000 parça puzzle' ı hediye edilir mi ya. Nasıl olacak, nasıl bitecek bu. Hem çok güzel, hem çok zor. Kulakları çınlat dur...:)

Dolores Claiborne...

                                                  Dün akşam harika vakit geçirmemizi sağladı bu muhteşem oyun. Her noktası ile çok çok sevdim. Yorumlarımdan önce oyun hakkındaki bilgilere bakalım. Konusunu şöyle özetlemişler; "Bir taşra kızı, Joe St George ile savunmasız ve bir telaşla başladığı hayatında; her ne yaptıysa çocuğuna duyduğu en güçlü ve öldürücü sevgiyle yapıyor ve sonunda bu dünyaya dayanabilen en esaslı cadı Dolores Claıborne’e dönüşüyor. Ama hayat öyle nasıl olurdu, böyle nasıl olurdu diyerek geçmiyor. Sabırla zamanı kolluyor… Aynı mağarada yan yana asılı yarasadan bir diğeri Vera Donovan . Ama şansa bak! Emekli bir dedektifin bulmacaya yeniden dönüşüyle bütün yaşananlar derinlerden su yüzüne çıkıyor." Kadrosu ise şöyle; Yazan : STEPHEN KING Çeviren : SİNEMİS CANDEMİR Düzenleyen : DAVİD JOSS BUCKLEY Yöneten : HAKAN ÇİMENSER Dekor Tasarımı : ALİ CEM KÖROĞLU Giysi Tasarımı : CEREN KARAHAN Işık Tasarımı : ŞÜKRÜ KIRIMOĞLU

Gemiler...

                                                                                                                                                Çizim: moffie Kimileri, onlarca şarkı yapar, yüzlercesini yorumlar hatırlamayız...Kimilerinin de tek bir yorumu yeterdir onu anmak için...

Renkli...

Mutlu ediyor beni böylesi ufak renkler... Çeşit çeşit kitap ayraçları :) Kitap okurken ara ara sevimliliklerine bakıp konsantrasyonumu dağıtıyorum ama olsun... Sevdim ben bunları...Hem de çok...

Gak Gak Gubarak...

Karlı bir Ankara Sabahı daha... Sanırım önümüzdeki üç ay böyle geçecek günlerim. Sabahları bembeyaz bir şehre uyanacağım. Daha az dışarı çıkacak (her gece barda, gönlü hovardayım ya...) daha çok evde vakit geçireceğim (Bu postu 21 Aralıktan sonra mı yazsaydım acaba !!??). Bu kış, geçtiğimiz kışın aksine daha çok okumaya zaman ayıracağım. Ne diyordu Nazan Öncel şarkısında...Gak gak gubarak...şey pardon...oku oku melek ol cennete git... :) Aminnnn.... Kafayı dinlemenin en güzel yanı, onu farklı şeylerle doldurmak sanırım. Sakinleşmek için, ne istediğimi keşfetmek için...Bahara yeni umutlar için...Okuyacağım. Bunun için hazırlığımı da yaptım aslında. Stoklar tamam. Elimde okunmayı bekleyen şimdilik 5 kitap var. Bir de yarım bıraktıklarım... Daha da artar bu sayı... Şöyle özetleyeyim... Bitirmem gerekenler...  Vizyonda... Gelecek program :)

Kitap Fuarı...

Geçtiğimiz hafta sonu yani son günlerinde ziyaret edebildim fuarı. Bu yıl 1-9 Aralık tarihleri arası Congresium da olmasına karar verilmiş. İyi de olmuş aslında. Sonuçta daha yeni bir fuar alanı. Daha düzenli standlar kurulabilir bir mimariye sahip. Ancak yine de biraz karışık geldi bana. Daha doğrusu standlar arası mesafe dar olduğundan bir standın önü kalabalıksa karşıdakinin ziyareti zor olabiliyor. Bir de girişte alınan o 5 TL lik ücret neydi onu anlamadık. Bir hayli kalabalıktı. Bu güzel bir şey tabii. Hafta sonu olduğu için imza günleri vardı. Emin Çölaşan , Nihat Genç, Vural Savaş aynı anda imza dağıtıyorlardı. Vural Savaş' ın kitabını imzalayıp, Nihat Genç' e götürmesi ve onu tebrik etmesi çok zarif bir hareketti. Birgün sonra gitseydim, Türkan Şoray' ı, sultanımızı da canlı canlı görebilirdim. O da kitabını imzalayacaktı ancak çok kalabalık olur diye yanaşmadık. Bir de benim o fuara gitme nedenim bunlar değildi aslında. Ben neremden uydur