Yağmur ve Gökkuşağı...


Şu aralar Osho' nun "Being in Love" kitabını okuyorum. Arada başka kitaplar da bitirdiğim oldu çünkü bu kitap öyle ha deyince okunmuyor.  Ben de yavaş yavaş, sindire sindire ilerlemeyi tercih ettim... Şu , şu ve şu postumda da bahsetmiştim zaten. Yineliyorum ki kitap aslında bildiklerimizi anlatıyor. Ama örneklemelerini çok beğendim. 

Dün okuduğum "acı" ve "çile" ile ilgili kısım da beğendiğim kısımlardan biri oldu. Acı ve ızdırap arasındaki ilişkiyi çok güzel özetlemişti. Öncelikle diyor ki; acıdan kaçma!. Yaşa ve erit. Eğer onu görmezden gelirsen, birgün birikerek baş edemeyeceğin büyüklükte karşına çıkar. Ama bunu yaparken kendine çile çektirme diyor. Sadece kabullen. Şöyle de güzel özetlemiş olayı. Eğer başın ağrıyorsa, "bu bir baş ağrısı" de, kabul et. Analiz etme, değerlendirme yapma. Eğer ki, "Neden benim başım ağrıyor", "Neden bunlar benim başıma geliyor", "bunlar olmamalı" gibi şartlandırmalara girersen, işte o zaman kendi kendine yarattığın "çile" ile savaşıyorsun. Bunu kendine yapma, cevaplarını bilmediğin konularda kendine eziyet etme... diyor. 

Haa bir de acı çekmekten korktuğumuz için hayatı sürekli ertelediğimizden bahsediyor ve diyor ki, acı da hayatın bir parçası. Güzel şeyler bazen acı gerektirebilir ya da acı ile sonuçlanabilir. Sırf acı çekmemek adına güzel şeyleri kaçırırsan asında "yaşıyor" sayılmazsın... Bunu hepimiz biliyoruz. Ama sanırım hiçbirimiz uygulamıyoruz...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Sid' in İntikamı...