Ana içeriğe atla

San Diego Günleri - Şehir




Sonunda gittim ve döndüm :))

Hala inanamıyorum Amerika'da bir hafta geçirdiğime. San Diego nefis bir yer. Havasını, şehri, insanlarını çok sevdim. Gezdiğim bazı noktaları ayrı ayrı post yapacağım. Ama önce şehrin genel havası hakkında yazmak istedim. 

Her şeyden önce havası çok güzel. Ekim için ılık. Yaz aylarında bir kaç derece daha sıcak, kış aylarında da bir kaç derece daha soğuk oluyormuş. Nefis bir havası var. Bitki örtüsü değişik. Normalde deniz kumu gibi çok bir şey yetişmez dersin ama etrafta bol bol renkli farklı çiçekler, sukulentler ve kaktüsler vardı. Ve tabii ki palmiyeler. Ancak her yerde deli gibi klima çalıştırıyorlar ki bizim gittiğimiz mevsimde hiç gerek yoktu bence. İç mekanlarda çok üşüdük. 




Limanlardan dolayı her tarafı su. Bir kısmı Pasifik okyanusuna komşu. Geri kalanı da iç limanlara. 

Biz North Harbor Drive' da kaldık. Nefis balık restoranları, liman manzaraları ve şehre yakınlığı ile oldukça iyi bir yerdi. 

İnsanları çok iyi. Güler yüzlü, selamlarını hiç eksik etmiyorlar. Etrafta koşan, köpeklerini gezdiren bir sürü insan görebilirsiniz. Mantıklı zira çok güzel yürüme yolları var. İnsanlar sürekli elektrikli scooter kullanıyor. Şehrin öyle bir sistemi var. Sanırım cep telefonuna uygulamasını yüklüyorsun. Şehrin bir çok yerinde scooter duruyor. Dilediğin yerden alıp, dilediğin yere bırakıyorsun. Alıp bırakırken telefonuna okutuyorsun vs. Maalesef uygulayamadan geldik. 

İngilizceleri aksanlı değil anlaşılabiliyor. Meksika sınırında olduğu için bazı Meksikalıların aksanları farklı tabii. Onları anlamak zordu.




Tabii biz Ekim'de gittiğimiz için Cadılar Bayramı esintileri vardı her yerde. İnsanlar evlerini, dükkanlarını çok güzel süslemişlerdi. 

Güzel restaruantlar var. Her şeyi bulabilirsiniz. Bir çok yerde Gluten Free menüler var. Porsiyonları çok büyük. Denny's de milkshake imi bitiremedim mesela (1200 kalori) :). Genel olarak her şeyleri büyük aslında. Araçları, eşyaları, içecekleri, hatta kozalakları bile... :))









Bir çok klişeyi yaptım hazır Amerika'ya gitmişken. Donut yedim, T-bone steak yedim, yol kenarı lokanta'da milkshake içtim. Deniz ürünlerini denedim, okyanusu gördüm vs. vs.

Hatta ordan kendime kart bile gönderdim. Henüz gelmedi :)

Ayrıca hayatımda içmediğim kadar kahve içtim. Otelde sınırsız kahve ulaşımımız vardı ve kahveleri nefisti. Biz de çıkarken, girerken sürekli kahve içtik. Son gün kahve makinesini çalma konusunda "Maskeli Beşler San Diego'da" senaryoları yazdığımız da doğrudur :))

Güzel günlerdi. San Diego'yu güzel hatırlayacağım...








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu