Ana içeriğe atla

The Spanish Flu



Tam da bu günlerde okunması gereken bir kitapmış. Geçmişimizdeki hatalardan çok da ders almadığımızı gösterdi bu kitap bana. Ayrıca bir şey daha farkettim; zannedersem gezegen arada sırada bizden kurtulmaya çalışıyor.  O yıllarda da bu günlere çok yakın olaylar yaşanmış. Karantinalar, maskeler, #evdekal mesajları ve sosyal mesafe... Hatta maskesi olmayan insanların tramvaya alınmaması gibi olaylar yaşanmış. Sadece kıyafetlerin ve çevrenin değişik olduğu ama diğer her şeyin aynı olduğu bir  ortam. Tek fark 100 yıl önce yaşanmış olması. 




Kitap genel olarak o günleri çok güzel anlatmış. Özellikle görsel arşiv açısından çok çok çok başarılı. O döneme ait karikatürler, afişler, bilgiler, makaleler, haberler görsel olarak fazlaca desteklenmiş. Tek sıkıntısı, bazı bölümler fazla rakamlara boğuyor. O nedenle o yerlerini hızlı geçtim ama iyi ki okumuşum...






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu