Ana içeriğe atla

Edgar Allan Poe

Muhteşem bir kitap... Muhteşem bir adammış bu Edgar Allan Poe.  Yani şöyle söyleyeyim şu anda izlediğimiz bilim kurgu dizileri, okuduğumuz birçok fantastik olay veya karakter, tamamının sanki kaynağı bu adam imiş. O kadar ilginç bir kafa yapısı var ki; Bir doğa gezintisini anlatırken daha önce o geziyi yaptığından emin olabilirsiniz. Bir balon yolculuğunda yıllardır balon kullandığını sanabilirsiniz. 

Gotik, bilimkurgu veya fantastik alanında bir sürü öykü yazmış olan Edgar Allan Poe'nun hüzünlü bir hikayesi var aslında. Çok sevdiği kadını erken yaşta kaybetmesi, ardından yanılmıyorsam bir bankta ölü bulunması hala ölümünün gizemini koruması... 

Sanki bu dünyanın insanı değilmiş gibi. IQ'sunun çok çok yüksek olduğuna eminim ve bu durum onu dünyanın en mutsuz insanlarından biri yapmış olabilir. Yazmasaymış kafayı yermiş yazmasına rağmen kafayı yemiş gibi. Çok beğendim bu kitabı... Şiir kitapları da var ancak ben şiir çok sevmiyorum yine de bu kitaptan sonra o şiirleri de okumayı istedim. Bu dünyadan böyle bir adam geçmiş ve şu anda üretkenlik adına bir şeyler yapan herkese bir şekilde ilham olmuş... 

Onun kitabını okuduktan sonra bir resim de yaptım. İsmi "Berenice'nin Dişleri". Berenice isimli bir öyküde, sevdiği kadının dişlerine takıntılı bir adamın hikayesi anlatılıyor.  Öyle takıntılı ki kadın öldükten sonra gidip mezarından dişlerini söküyor. Biraz rahatsız edici. Yani elimde olsa yeteneğim olsa zamanım olsa sanırım bütün hikayelerinin resimlerini büyük yağlı boya tablolar yapardım. Kadınlara, aşka ve ölüme bakışı da o kadar farklı ki bakış açısını anlatan güzel bir cümle ile sonlandırmak istiyorum bu yazıyı... 

"Tüm hüzünlü konular içinde insanlığın evrensel anlayışına göre en hüzünlü olanı nedir? Tabii ki de yanıt ölümdü. Peki ya ölüm ne zaman en çok şiirsel olur? Kendisini güzelliğe en yakından bağladığı zaman. Öyleyse güzel bir kadının ölümü hiç kuşkusuz dünyanın en şiirsel konusudur."




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu