Ana içeriğe atla

Kan Kardeşler


Geçen hafta tiyatro sezonunu açtık. İlk oyunumuz da "Kan Kardeşler" di ve sanırım ilk oyun için çok iyi bir seçenek değildi. Orta karar bir oyundu...Orta karar konu, orta karar diyaloglar, orta karar müzikler... Dekor ve kostüm iyidi bak ve tabii ki oyuncular. Oyun ne olursa olsun o sahnedeki performanslar yadsınamaz. Oyun müzikaldi ama aslında çok da müzikal değil gibiydi. Müzikler temposuz,, danslar tekdüze idi. Küçük bir prodüksiyondu anlayacağınız. tempo her şey orada kırar asla kötü değili aslında oyun, asla rahatsız etmiyor ama bir vuruculuğu da yoktu hani. Tiyatro candır tabii ancak çok daha heyecanlı çıktığım oyunlar olmuştu. Biraz esprisi mi azdı ne? Belki ufak şakalar tempo katardı. Neyse 2 perde geldi geçti. Darısı daha iyi oyunlara... Herşeye ragmen emeklerine sağlık....




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu