Bir ömür boyu...



Bu resmi çok seviyorum. Yani çizen öyle güzel çizmiş ki, karakterlerin mutluluğu size de yansıyor anında. İçim huzur doluyor, bakarken mutlu oluyorum. Yüzüme hafif bir tebessüm konuyor birden bire. Yakışıklıymış, güzelmiş, zayıfmış, zenginmiş, bla, bla, bla, yaşanmadan bilinmez tabi ki ama mutluluk, şu yaşa geldiğinde böylesi huzurla sarılacağın bir insanı bulmak sanırım. O insanla büyümek, gelişmek, zorluğa katlanmak ve bedelini bu huzurla almak.

Üniversitede, son sınıfta özel öğrenci konumunda bir ders almıştım. Manyak bir hocamız vardı. Öyle böyle değil ama cidden manyak. Dersleri odasında veriyordu. Biz, kızlı erkekli 8 saf genç, bilgi açı, hocaya hayran tipik ergenler, hocanın gelmesini beklerdik odasının önünde, zira derslere iki saat geç gelir, bizi normalden 5 saat geç bırakabilirdi. Sistemle bir sorunu vardı. Daha doğrusu O'na dayatılan sistemle bir sorunu vardı yoksa kendisi gayet sistemli birisi idi. Odasındaki kahve makinası hizmetimizdeydi, isteyen sigara içebilirdi vs. vs. Tahammül edemediği tek şey tembellikti. Kişinin potansiyelini gördü mü bırakmaz, kişi kendini bırakacak olsa fena fırçalardı.

Bilgiyi vermeyi çok seviyordu. Bize "en kötü bencillik bilgi bencilliğidir" derdi. Anlatmaktan zevk alırdı yeter ki sorun. İnanılmaz zorladığı zamanlar olmuştur bizi. Aralıksız 5 saat genetik, genler, kimyasallarla kafayı bozduğumuz olurdu. Baktı ki, kafalardan buhar çıkıyor, kitapları kapatır güncel olaylardan bahsederdi. Spordan, magazinden, pop şarkıların içeriğinden, kitaplardan vs. vs. Böyle zamanlarda gözlüğü önüne düşmüş huysuz ihtiyarlar gibi söylendiği de olurdu. Şimdi ben bunları neden anlatıyorum? "Çok çalışın, kariyer yapın, master yapın" diye diye kafamızı şişiren bu adam bir nokta geldi mi, yüzüne hafif bir tebessüm kondurur, "bunları yapın ama, bunları yaparken yanınızda mutlaka huzur bulduğunuz bir insan olsun. Çünkü hayat için bunlar fonda geçer, asıl önemli olan sizin için "O" olanı bulmaktır. Sakın kitaplarla boğmayın kendinizi" derdi. Biz "bu ne yaman çelişki hocam" bakışları atınca da, "insanoğlunun potansiyeli çok fazla, ikisini de yapabilirsiniz, bahane yok" derdi fırçalarcasına.

İşte "doğru insan" kavramı her zaman bana iki şeyi hatırlatır. Birincisi, bu resmi. İkincisi de hocamı. Ha gönül istiyor tabi, bu kavramın bana hatırlattığı üçüncü bir şey olsun :)



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Sid' in İntikamı...